Nisa Suresinin 162. Ayeti Ne Anlatıyor?

Nisa suresinin 162. ayetinde ne anlatılıyor? Ehl-i kitaptan ilimde derinleşen ve iman edenleri müjdeleyen âyet; Nisa suresinin 162. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

لٰكِنِ الرَّاسِخُونَ فِي الْعِلْمِ مِنْهُمْ وَالْمُؤْمِنُونَ يُؤْمِنُونَ بِمَٓا اُنْزِلَ اِلَيْكَ وَمَٓا اُنْزِلَ مِنْ قَبْلِكَ وَالْمُق۪يم۪ينَ الصَّلٰوةَ وَالْمُؤْتُونَ الزَّكٰوةَ وَالْمُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ اُو۬لٰٓئِكَ سَنُؤْت۪يهِمْ اَجْرًا عَظ۪يمًا۟

Fakat ehl-i kitaptan ilimde derinleşmiş olanlar ve müminler sana indirilene de senden önce indirilenlere de iman ederler. Namazı kılanlar, zekâtı verenler, Allah’a ve ahiret gününe inananlar var ya, işte onlara büyük bir mükâfat vereceğiz. (Nisâ, 4/162)

KİTAP EHLİNDEN İLİMDE DERİNLEŞENLERE VE İMAN EDENLERE MÜJDE!

Bilgi:

Kendilerine Tevrat ve İncil indirilmiş olan toplumlar bu kitapları bozmuşlar, gerçeğe uymayan inançları benimsemişler ve Hz. Muhammed’e (s.a.v.) iman etmemişlerdi. Ancak içlerinden ilimde derinleşenler ve akıllarını kullanıp iman edenler de vardı. Onlar da müminler gibi hem Kur’an’a hem de önceki ilahî kitapların asıllarına inanmaktaydılar. Allah, onların diğerlerinden farklı olduğunu ve büyük bir ödüle erişeceklerini haber vermektedir.

Mesaj:

Ehl-i kitaptan ilimde derinleşen ve iman edenlere, ahirette büyük ödül vardır.

Kelime Dağarcığı:

Ehl-i kitap: Diğer peygamberlere indirilen kitaplara iman edenler, Yahudi ve Hristiyanlar.

İncil: Hz. Îsâ’ya indirilen kutsal kitabın ismi.

Tevrat: Hz. Mûsâ’ya indirilen kutsal kitabın ismi.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Fakat onlardan ilimde derinleşmiş olanlar ile sana indirilene ve senden önce indirilen kitaplara iman eden mü’minlere; özellikle namazı dosdoğru kılan, zekâtı veren, Allah’a ve âhiret gününe iman edenlere pek büyük bir mükâfat vereceğiz.

“İlimde derinleşmiş olanlar”; eğrilikten hoşlanmayan, ilim yolunda sağlam duran, neyi bildiğini neyi bilmediğini seçebilen, bildikleri sayesinde bilmediklerinin önemini mümkün mertebe çözebilen, Allah katından gelen bilgiler hakkında en küçük bir şüphe duymayan ve bildikleriyle amel eden gerçek ilim sahibi kimselerdir. (bk. Âl-i İmrân  3/7)

Âyet-i kerîmede ilimleri bu mertebeye erişen âlimlerin; bütün isim, sıfat ve fiilleriyle Allah’ı, Allah’ın hükümlerini, emir ve yasaklarını bilip, bunlara göre amel ettikleri beyân edilir. Şöyle ki:

›    Onların, Allah’ın hükümlerini bilmeleri, “Onlar sana indirilen ve senden önce indirilen kitaplara iman ederler” (Nisâ 4/162) ifadesi ile açıklanmıştır.

›    Onların bildikleri ilâhî hükümler, emir ve yasaklarla amel etmeleri, “Onlar namazı dosdoğru kılar, zekâtı verirler” (Nisâ 4/162) tabiriyle anlatılmıştır. Burada en şerefli ibâdetlerden olmaları hasebiyle özellikle namaz ve zekât zikredilmiştir. Çünkü namaz, bedenî ibâdetlerin en şereflisi[1], zekât da mal ile yapılan ibâdetlerin en şereflisidir.

›    Onların isim, sıfat ve fiilleriyle Allah’ı tanımaları ise “Allah’a ve âhiret gününe iman ederler” (Nisâ 4/162) ifadesiyle haber verilmiştir. Şüphesiz en kıymetli bilgi, mebde’ ve meâd yani ilk yaratılış ve âhiret bilgisidir. Mebde’ bilgisi âyette, “Allah’a inanırlar” sözüyle, meâd bilgisi de, “âhiret gününe inanırlar” sözüyle anlatılmıştır. İşte bu üç vasfı kâmil mânada kendinde toplayan kimseler, Kur’an’ın ifadesiyle “râsih âlim” yani ilimde derinleşmiş âlim olma şerefine ererler. (Fahreddin er-Râzî, Mefâtîhu’l-gayb, XI, 85)

Bu şerefe en yüksek seviyede nâil olanlar şüphesiz ilâhî vahye mazhar olan peygamberlerdir. Resûlullah (s.a.s.) de o peygamberler silsilesinin hem serveri hem de son mührüdür.

Dipnot:

[1] Namaz, Arapça’da اَلصَّلٰوةُ (salât) kelimesiyle ifade edilir. “Salât” kelimesinin “ateş” anlamındaki اَلصَّلْيُ (es-salyu) kökünden türediği de söylenmiştir. Araplar eğri olan bir ağacı doğrultmak istedikleri zaman ateşe tutarlardı. Kulda da nefs-i emmâre bulunması sebebiyle bir eğrilik vardır. Kerîm olan Allah’ın zâtının heybeti ve celâli ise sıcaktır. Öyle ki eğer hicâbı kaldırılsa bu heybet ve celal ulaştığı her şeyi yakar. Mü’min namaza başlayınca işte bu celâle yönelir. Böylece namaz kılan kimseye Rabbânî azametin ve ilâhî kudretin manevî harâreti isâbet eder. Ateşin karşısına konulan odunda eğrilik kalmadığı gibi, namazını dosdoğru kılan mü’minde de eğrilik kalmaz. (Bursevî, Rûhu’l-Beyân, II, 391) Nitekim âyet-i kerîmede: “Namazı da dosdoğru kıl! Çünkü bütün şartlarına riâyet edilerek hakkiyle kılınan namaz, insanı her türlü hayasızlıktan, dînin ve aklın kabul etmediği şeylerden alıkoyar” (Ankebût 29/45) buyrulur.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com

İslam ve İhsan

HZ. İSA'NIN (A.S.) HAYATI

Hz. İsa'nın (a.s.) Hayatı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.