Nisa Suresinin 59. Ayeti Ne Anlatıyor?
Nisa Suresinin 59. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Kur’an ve Sünnet’in hakemliğini bildiren âyet; Nisa suresinin 59. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...
Ayet-i kerimede buyrulur:
يَٓا اَيُّهَا الَّذ۪ينَ اٰمَنُٓوا اَط۪يعُوا اللّٰهَ وَاَط۪يعُوا الرَّسُولَ وَاُو۬لِي الْاَمْرِ مِنْكُمْۚ فَاِنْ تَنَازَعْتُمْ ف۪ي شَيْءٍ فَرُدُّوهُ اِلَى اللّٰهِ وَالرَّسُولِ اِنْ كُنْتُمْ تُؤْمِنُونَ بِاللّٰهِ وَالْيَوْمِ الْاٰخِرِۜ ذٰلِكَ خَيْرٌ وَاَحْسَنُ تَأْو۪يلًا۟
Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, peygambere itaat edin, sizden olan ülü’l-emre de. Eğer bir hususta anlaşmazlığa düşerseniz -Allah’a ve ahirete gerçekten inanıyorsanız- onu, Allah’a ve peygambere götürün. Bu, elde edilecek sonuç bakımından hem hayırlıdır hem de en güzelidir. (Nisâ, 4/59)
KUR’AN VE SÜNNET HAKEMDİR
Bilgi:
Kulluk, Allah ve Resulü’nün bildirdiği ölçülere uymaya bağlıdır. Ne var ki bu ölçüler daha çok genel olup kıyamete kadar gerçekleşecek her olayın ayrıntılı hükmünü vermemektedir. Bu ölçüleri anlamak ve bunlardan yola çıkarak herhangi bir meselenin hükmünü ortaya koyabilmek, bir maharet gerektirmektedir.
İslam’ın temel kaynaklarından hüküm çıkarabilecek âlimler yanında, hükümleri uygulayacak ve yönetimi sağlayacak kişilere de ihtiyaç vardır. Yüce Allah, Müslümanlar arasındaki yetkililere de itaat edilmesini emretmektedir.
Mesaj:
- Problemler, Kur’an ve sünnet ilkeleri ışığında çözülür.
- Meşru ve doğru işlerde yöneticilere uymak gerekir.
Kelime Dağarcığı:
Ülü'l-emr: Yetkili kişi, yönetici.
Te’vîl: Sağlam gerekçelere dayanan yorum, sözü iyice inceleyip varacağı manaya yormak.
Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler
TEFSİR
- Ey iman edenler! Allah’a itaat edin, Peygamber’e itaat edin ve içinizden kendilerine yetki verdiğiniz yöneticilere de itaat edin. Eğer Allah’a ve âhiret gününe gerçekten inanıyorsanız, hakkında anlaşmazlığa düştüğünüz bir meseleyi hemen Allah’a ve Peygamber’e arzedin. Böyle yapmanız, hem hakkınızda daha hayırlıdır, hem de netice itibariyle daha güzeldir.
Yüce Allah yöneticilere emanetleri ehline vermeyi ve insanlar arasında adâletle hükmetmeyi emrettikten sonra, halka da Allah ve Rasûlü’ne, ayrıca emanet ve adâlet vasıflarına sahip mü’min yöneticilere itaati emretmektedir. Allah’a itaat, O’nun Kur’ân-ı Kerîm’de bildirilen buyruklarına itaat anlamına gelir. Âyette Resûlullah’a itaat emredilirken “itaat edin” emri tekrar edilmiştir. Buradan anlaşıldığına göre Resûlullah’a itaat emri Allah’a itaat emrinden ayrı ve müstakil bir mâna taşımaktadır. Dolayısıyla Kur’ân-ı Kerîm’de haber verilen esaslara ilâveten, Resûlullah (s.a.s.)’in din ile alakalı her türlü davranışları uyulmaya esas teşkil etmektedir. Ulü’l-emr’e itaat emredilirken ise “itaat” kelimesi tekrarlanmamıştır. Buradan da onlara uymanın Kur’an ve Resûlullah’a uymaya bağlı olduğu, yani yöneticilerin meşrû olmayan emirlerine uymanın gerekmediği anlaşılmıştır. “Allah’ın emrine uymadığı takdirde, hiç kimseye itaat edilmez” (Buhârî, Ahkam 4) hadis-i şerifi bu mânayı desteklemektedir. Ayrıca âyetin iniş sebebi olarak zikredilen şu hadise de bunu doğrulamaktadır:
Rivayete göre Resûlullah (s.a.s.) bir grubu askerî bir görevle vazifelendirmiş, başlarına da Abdullah b. Huzafe’yi getirmişti. Abdullah bir sebeple öfkelenmiş ve emri altındakilere ateş yakıp içine girmelerini emretmişti. Emri alanlar tereddüt içinde kaldılar; bir kısmı komutanın her emrinin yerine getirilmesi gerektiğini düşünüyor, bir kısmı ise yalnız meşrû emirlere riayet edileceğini söylüyorlardı. Tartışma sürerken ateş söndü. Seferden döndükten sonra Resûlullah’a durumu anlattılar. Efendimiz “Ateşe girseydiler kıyamete kadar oradan çıkamazlardı. Ancak meşrû emre itaat edilir” buyurdu. (Buhârî, Ahkam 4)
“Ulü’l-emr”; emir sahipleri, emir verme salahiyetine sahip âmirler demektir. Bundan maksadın müslüman yöneticiler ve âlimler olduğu belirtilir. müslüman toplumun değerlerini ve inançlarını paylaşan, onlardan olan idarecilere itaat edilmelidir. Ayrıca gerek halk tabakasının gerekse idare mevkiinde bulunan yöneticilerin, bilmedikleri konularda âlimlere başvurmaları gerekmektedir. Dolayısıyla “ulü’l-emr” kavramı içerisinde hem âlimlerin hem de yöneticilerin yer aldığı anlaşılmaktadır. Müfessirlerden bazıları emir sahiplerini açıklarken, Allah ve Rasûlü’nden sonra gerçek mânada itaat edilmeye layık yegâne topluluğun “ehl-i hall ve’l-akd” denilen ve bir görüş üzerinde ittifak etmeleri halinde bu görüşün şer’î bir delil teşkil ettiği, ümmeti temsil eden bir nevi “âlimler meclisi”, “icma topluluğu” olduğunu ifade etmişlerdir.
Anlaşmazlık konusu olan herhangi bir hususu “Allah’a arzetmek”, “Kur’an’a arzetmek” demek olduğu gibi, “Rasûl’e arzetmek” de “sünnete arzetmek” anlamına gelir. Gerek ümmet arasında, gerekse halkla yöneticiler arasında çıkması muhtemel anlaşmazlıkların çözümü için Kur’an ve sünnet kıyamete kadar iki temel rehberdir. Şayet anlaşmazlık konusu olan meselenin bizzat naslarda çözümü varsa bu herkes için bağlayıcıdır. Yoksa buradaki umûmî kâidelerden hareketle âlimlerin içtihadına uymak gerekir.
Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com