Nisa Suresinin 65. Ayeti Ne Anlatıyor?

KUR’ÂNIMIZ

Nisa Suresinin 65. ayetinde ne anlatılmak isteniyor? Allah’ın şirk dışındaki bütün günahları dilerse affedeceğini bildiren âyet; Nisa suresinin 65. ayetinin meali ve tefsirini yazımızda okuyabilirsiniz...

Ayet-i kerimede buyrulur:

فَلَا وَرَبِّكَ لَا يُؤْمِنُونَ حَتّٰى يُحَكِّمُوكَ ف۪يمَا شَجَرَ بَيْنَهُمْۙ ثُمَّ لَا يَجِدُوا ف۪ٓي اَنْفُسِهِمْ حَرَجًا مِمَّا قَضَيْتَ وَيُسَلِّمُوا تَسْل۪يمًا

Hayır! Rabbine andolsun ki aralarında çıkan anlaşmazlık hususunda seni hakem kılıp sonra da verdiğin hükümden içlerinde hiçbir sıkıntı duymaksızın onu kabullenmedikçe ve boyun eğip teslim olmadıkça iman etmiş olmazlar. (Nisâ, 4/65)

PEYGAMBER’E GÖNÜLDEN İTAAT ETMEK

Bilgi:

Peygamberimiz (s.a.v.) zamanında, bahçeleri birbirine komşu olan iki kişi sulama yüzünden tartışmışlardı. Konuyu Peygamberimize bildirip hüküm vermesini istediler. Hükmü duyduklarında ise içlerinden biri bunu beğenmedi ve canı sıkıldı. Bunun üzerine Yüce Allah bu ayeti indirerek anlaşmazlıklarda Peygamber’in hakem kılınmasını ve onun verdiği hükmün gönülden kabul edilmesini emretti. Önceki ayette de bildirildiğine göre, Yüce Allah peygamberlerini, kendilerine itaat edilsin diye göndermiştir.

Hem Peygamber’e inanıp hem de ona itaat etmemek olmaz. Peygamber’e itaat, Allah’a itaat demektir.

Mesaj:

Mümin, Peygamber’in hükmünü gönülden kabul eder. Onun hükmüne karşı canı sıkılmaz.

Kelime Dağarcığı:

Hakem: Anlaşmazlığı çözmesi için seçilen kimse.

Harac: Zorluk, sıkıntı.

Kaynak: Diyanet, Kur'an-ı Kerim'den Serlevha Ayetler

TEFSİR

  1. Hayır! Hayır! Rabbine yemin olsun ki onlar aralarında baş gösteren anlaşmazlıklarda Rasûlüm seni hakem yapmadıkça, sonra da verdiğin hükümlere, içlerinde hiçbir sıkıntı ve itiraz duymadan tam bir teslimiyetle bağlanmadıkça gerçek mü’min olamazlar.

Yüce Allah bir anlaşmazlık halinde Resûlullah (s.a.s.)’i hakem kılmayı ve her türlü konuda onun verdiği hükme can u gönülden, kalpte hiçbir sıkıntı ve itiraz kalmaksızın itaat etmeyi kâmil imanın ölçütlerinden biri olarak beyân buyurmaktadır. Âyetin iniş sebebi olan hadise şudur: Zübeyr b. Avvam ile komşusu arasında bahçe sulama meselesi yüzünden bir anlaşmazlık çıkmıştı. Hakem olarak Resûlullah’a başvurdular. Efendimiz suyu kullanım hakkının Hz. Zübeyr’in olduğunu anladı, ancak komşunun da mağdur olmaması için ona da bir hak verilmesini istedi ve “Zübeyr! Bahçeni suladıktan sonra suyu sal, daha sonra da komşun sulasın” buyurdu. Fakat komşusu: “Ey Allah’ın Rasûlü! O, halanın oğlu olduğu için mi böyle hükmediyorsun?” diyerek Efendimiz (s.a.s.)’in verdiği karara itiraz etti. Peygamberlik makamına gerekli saygının gösterilmediğini gören Resûlullah (s.a.s.)’in rengi attı ve Hz. Zübeyr’e su hakkını sonuna kadar kullanmasını tavsiye ederek: “Zübeyr! Tarlanı sula. Sonra suyu, hurma ağaçlarının köklerine ulaşıncaya kadar bahçende tut!” buyurdu. Bunun üzerine bu âyet-i kerîme nâzil oldu. (Buhârî, Musâkât 6,7; Müslim, Fezâil 129)

Bu âyet-i kerîme ve iniş sebebinden anlaşıldığı gibi, iman kuru bir davadan ibaret değildir. Aksine gönülden bağlanmak, inanmak ve kabullenmektir. Bir taraftan “Allah ve Rasûlü’ne inandım” deyip, diğer taraftan hükümlerine razı olmamak, münafıklığın açık bir alâmetidir. “Şeriatın kestiği parmak acımaz” denmiştir. Acımaz; çünkü mü’minin kalbinde o acıyı unutturacak kadar kuvvetli bir iman vardır.

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri, kuranvemeali.com