Nişanlı Kıza Evlenme Teklifinde Bulunmak Caiz midir?

İslam’a göre nişanlı bir kıza evlenme teklif etmek caiz midir?

Başkasının nişanlısı olan bir kadına evlenme teklif etmek caiz değildir. Buna göre, önceki nişan bozulmadan, yeniden başka bir erkekle nişanlanıp evlenen kadın ve bu evliliğe bilerek razı olan erkek günahkâr olur. Hadiste şöyle buyurulur: “Sizden biriniz kardeşinin satışı üstüne satış yapmasın. Kardeşinin nişanı üstüne izni olmadıkça nişan da yapmasın.” [1] Buhârî’nin naklettiği rivayet ise şöyledir: “Hz. Peygamber, bir kimsenin, mü’min kardeşinin satışı üstüne kardeşinin nişanlısına talip olmasını yasakladı.”[2] Ancak, açık arttırma yoluyla satış, bu kapsama girmez. Çünkü Hz. Peygamber (s.a.v.) açık arttırma yoluyla satışa (müzâyede) izin vermiştir.[3]

Dünürcüye olumlu veya olumsuz henüz cevap verilmezden önce, araya başka bir dünürcünün girmesi Hanefîlere göre mekruhtur. Çünkü bu durum, satış üstüne satış veya nişan üstüne nişan niteliğinde olur.

KIZ HANGİ DURUMDA İSTENEBİLİR?

Çoğunluk müctehitlere göre, kız belli bir erkeğe sözlenmedikçe, araya başka dünürcülerin girmesi caizdir. Delil; Fâtıma binti Kays (r. anhâ)’yı, kocası boşayıp, iddetini tamamladıktan sonra üç kişi istemiştir. Bunlar; Muâviye (ö.60/679), Ebû Cehm b. Huzâfe ve Usâme b. Zeyd idi. Fâtıma (r. anhâ), Allâh’ın elçisine istişare için başvurmuş ve kendisine Allah elçisi şöyle buyurmuştur: “Ebû Cehm sopasını omuzundan indirmez. Muaviye malı olmayan bir kimsedir. Sen Usâme ile evlen.” [4] Bu hadis, bir kadının, evlenme kararı vermezden önce, sözüne güvendiği kişilerin görüşüne başvurabileceğini gösterir.

Ancak, bir erkek tarafından dünürcü gönderildiği bilinen bir kadına, bu dünürcülüğün sonucu belli oluncaya kadar, başka bir erkeğin araya girmesi fitneye yol açabilir. Mü’minlerin böyle bir durumdan sakınması gerekir. Durum böyle olunca, nişanlı kızın nişanını bozdurarak veya evli kadının yuvasını yıkarak evlenmeye çalışmanın mü’mini daha ağır bir sorumluluk altına soktuğunda şüphe yoktur.

Dipnotlar:

[1] Buhârî, Büyû’, 58, Şurût, 8; Nikâh, 49; Ebû Dâvûd, Nikâh, 17; Tirmizî, Nikâh, 38; Nesâî, Büyû, 19; İbn Mâce, Nikâh, 10; Dârimi, Nikâh, 7. [2] Buhârî, Nikâh, 45. [3] bk. Buhârî, Büyü, 59; İbn Mâce, Ticârât, 25. [4] Müslim, Fiten, 119; İbn Hanbel, VI, 373, 417.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle Aile İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

NİŞAN NEDİR?

Nişan Nedir?

İSLAM’DA NİŞAN VE NİKAH

İslam’da Nişan ve Nikah

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.