Nizamülmülk Kimdir?

Abidevi Şahsiyetler

Nizamülmülk kimdir? Sultan Melikşah’ın baba diye hitap ettiği, Büyük Selçuklu veziri ve dua orduları komutanı Nizamülmülk’ün hayatı...

Nizâmülmülk veya gerçek adıyla Ebu Ali Kıvamuddin Hasan bin Ali bin İshak et-Tûsî, Büyük Selçuklu Devleti’nin veziri ve Siyâsetnâme adlı kitabın yazarı olan devlet adamı ve siyaset bilimcisi.

NİZAMÜLMÜLK NELER YAPTI?

  • İki Büyük Selçuklu sultanına (Alparslan ve Melikşah) vezirlik yaptı.
  • Siyasetname kitabını kaleme aldı.
  • Nizamiye medreselerini kurdu.
  • Batiniler (Haşhaşiler) ile mücadeleyi devlet politikası haline getirdi.
  • Türk-İslam devleti arasında ilk askeri ikta sistemi ilk kez uygulamaya başladı.

NİZAMÜLMÜL’KÜN HAYATI

Nizâmülmülk, 10 Nisan 1018’de Horasan’ın Tûs şehrine bağlı Râdkân köyünde doğdu. Babası Ali b. İshak, Gazneliler’in Tûs âmili ve Nûkān kasabasının dihkanı idi. Annesini henüz bebekken kaybeden Nizâmülmülk’ün eğitimiyle babası ilgilendi.

Küçükken Kur’an ve hadis eğitimi aldı. Devrin meşhur âlim, edip ve şairlerinin sohbet meclislerine ve derslerine katılıp inşâ ve hitabet sanatında ileri bir seviyeye ulaştı.

Babasıyla beraber Gazneliler’in Horasan valisi Ebü’l-Fazl Sûrî’nin yanında görev alan Nizâmülmülk, Dandanakan Savaşı’nın ardından babası ile birlikte Tûs’tan Hüsrevcird’e, oradan Gazne’ye gitti. Horasan tamamen Selçuklular’ın eline geçince baba oğul Selçuklular’ın hizmetine girdi. Nizâmülmülk, bir süre Melik Alparslan’ın veziri Ebû Ali Ahmed b. Şâdân tarafından idarî hizmetlerde görevlendirildi, daha sonra onunla geçinemeyip Çağrı Bey’in yanına Merv’e gitti ve kendisinden büyük ilgi ve yakınlık gördü. (İbn Hallikân, I, 395)

NİZAMÜLMÜLK’ÜN SULTAN ALPARSLAN’A VEZİR OLMASI

Nizâmülmülk, Çağrı Bey’in 1059 yılında ölümünün ardından Tuğrul Bey döneminde (1040-1063) Horasan’ı yönetti. Alparslan’ın, kardeşi Süleyman ile giriştiği taht kavgası sırasında Alparslan’ın yanında yer aldı. İdarî ve siyasî kabiliyetleriyle onun dikkatini çekti. Alparslan tahta geçtikten bir ay sonra 7 Aralık 1063’de Kündürî’yi azledip yerine Nizâmülmülk’ü tayin etti. Malazgirt Muharebesi hariç Alparslan’ın bütün seferlerine katılan Nizâmülmülk, bu savaşların kazanılmasında ve Kutalmış’ın isyanının bastırılmasında önemli rol oynadı.

NİZAMÜLMÜLK VE HAŞHAŞİLER

Sultan Melikşah’ın rakiplerini bertaraf ederek tahta geçmesinde büyük hizmetleri oldu. Sultan Melikşah zamanında Büyük Selçuklu Devleti için ciddi bir tehlike teşkil eden Hasan Sabbâh ve adamlarıyla mücadeleyi bir devlet politikası haline getirdi.

NİZAMÜLMÜLK’ÜN MÜCADELESİ

Uzun süren vezirliği sırasında devlet yönetimine tam anlamıyla hâkim olmasından rahatsız olan bazı devlet adamları Nizâmülmülk’ün idarî tasarruflarını, evlât ve kölelerinin önemli mevkileri ele geçirmelerini bahane ederek onu sultana şikâyet ettiler. Sultan Melikşah bu şikâyetler üzerine Nizâmülmülk’ü huzuruna çağırıp dinledi. Her defasında onu haklı bularak yetkilerini arttırdı ve şikâyetçileri ağır cezalara çarptırdı.

Şikâyetlerden bir sonuç alınamadığını gören Terken Hatun ile veziri Tâcülmülk, Müstevfî Mecdülmülk ile Ârızu’l-ceyş Sedîdülmülk’ün desteğini sağladıktan sonra açıkça Nizâmülmülk aleyhine konuşmaya başladılar. Oğlu Mahmud’u veliaht tayin ettirmek isteyen ve bu hususta Nizâmülmülk’ü yegâne engel gören Terken Hatun, Nizâmülmülk’ü gözden düşürmek için sultanı etkilemeye çalıştı.

Nizâmülmülk’ün muhalifleri onun evlâdının ve adamlarının devlet içinde devlet haline geldiklerini, halkın bunlardan rahatsız olduğunu bildirip Melikşah ile Nizâmülmülk’ün arasını açmaya çalıştılar. Bunun üzerine sultan Nizâmülmülk’e haber göndererek yetkilerini aştığını ve hükümdarlıkta ortağı haline geldiğini bildirip kendisini vezirlikten azletmekle tehdit etti. O güne kadar bilgece sözlerle Sultan Melikşah’ı sakinleştiren Nizâmülmülk bu defa sert bir üslûpla, yaptığı iyilikleri ve idarî hizmetleri sultana hatırlatıp kendisini vezirlikten azlettiği takdirde tacının ve devletinin yok olacağını söyledi. Melikşah bu gerginliğe rağmen onu görevden almadı.

NİZAMÜLMÜLK NASIL ÖLDÜ?

Bu olayın ardından Sultan Melikşah Nizâmülmülk, Terken Hatun, Tâcülmülk ve diğer devlet adamlarıyla birlikte İsfahan’dan Bağdat’a hareket etti. Nihâvend yakınlarındaki Sehne (Suhne) adlı köyde konakladıkları sırada Nizâmülmülk, Ebû Tâhir-i Errânî isimli bir bâtınî fedâîsi tarafından 14 Ekim 1092’de öldürüldü. Cenazesi İsfahan’a götürülerek buradaki türbesine defnedildi.

BATİNİLERİN ŞEHİT İLK DEVLET ADAMI

Nizâmülmülk’ün öldürülmesi halkı ve askerleri galeyana getirdi, bunun üzerine bizzat Sultan Melikşah ordugâhta dolaşarak askeri teskin etmek zorunda kaldı. Başta Şiblüddevle Ebü’l-Heycâ olmak üzere birçok şair onun için mersiye kaleme aldı. Bâtınîler’in öldürdüğü ilk devlet adamı olarak kabul edilen Nizâmülmülk’ün ölümünden otuz beş gün sonra 19 Kasım 1092’de Sultan Melikşah vefat etti ve Nizâmülmülk’ün, kendisinin vezirlikten uzaklaştırılmasıyla taç ve tahtının yok olacağına dair sözleri bir keramet diye yorumlandı. (Kaynak: Abdülkerim Özaydın, DİA)

Sultan Alparslan ve Melikşah’ın vezirliğini yapan Nizamü’l-Mülk, âlimlere çok ihsan ederdi. Kendisi de fıkıh ve hadis âlimi idi. Adaleti ile devleti idare etti. Çok sayıda hayrat olarak cami ve medrese yaptı. Bağdat’taki meşhur Nizamiye Medrese ve Külliyesi’ni kurdu.

NİZAMÜLMÜLK’ÜN SADAKASI

Bir Selçuklu Bey’i, Sultan Melikşah’a “Nizamü’l-Mülk her yıl fakirlere, âlimlere 300 bin dinar veriyor, eğer bu para orduya tahsis edilse İstanbul’u bile fethetmek mümkündür” demişti. Bu hususu kendisine hatırlatan sultana Nizamü’l-Mülk’ün verdiği cevap, onun hakkında fikir sahibi olmamıza fazlasıyla yetiyor:

ÖYLE BİR ORDU DONATIYORUM Kİ

“Ey Sultan-ı Alem! Allahü Teâlâ sana ve bana hiç kimseye nasib olmayan lütuf ve ihsanda bulunmuştur. Buna karşılık, sen Allah’ın dinini yükseltmeye çalışan, onun aziz kitabını hâmil bulunan kimselere yılda 300 bin dinar sarf etsen çok mudur? Sen her yıl askere bunun iki mislini harcıyorsun. Halbuki onlardan en kuvvetlisi ve en nişancısının attığı ok bir milden ileri gitmez. Ellerindeki kılıçlarla yalnız yakınlarında bulunan kimseleri öldürebilirler. Ben ise sarf ettiğim bu para ile öyle bir ordu donatıyorum ki onların duaları ta arşa kadar gider ve Allah’a vasıl olmalarına hiç bir engel yoktur.”

EN BÜYÜK DÜŞMANI HASAN SABBAH’TI

Vezir Nizamü’l-Mülk’ün âlim olduğunu söylemiştik. Bu âlimin de en büyük düşmanı şüphesiz Hasan Sabbah isimli sapıktı. Dolayısıyla Hasan Sabbah soysuzu, büyük vezir Nizamü’l-Mülk’ü hep baş düşmanı bilmiştir.

485 Hicri Ramazan’ında (Ekim 1092) Melikşah, Vezir Nizamü’l-Mülk, Tacü’l-Mülk, Terken Hatun beraberce Bağdad’a giderlerken, Nihavend yakınlarında konaklamışlar, Hasan Sabbah’ın adamlarından “Ebû Tahir” adında bir cani, Müslüman kıyafetinde, elinde bir dilekçe olduğu halde iftar vakti otağına gitmekte olan Nizamü’l-Mülk’e yaklaşmış, elindeki dilekçeyi takdim etmiş, vezir kağıdı okumakla meşgul iken ansızın hançerini, Nizamü’l-Mülk’ün göğsüne saplamıştı.

“Büyük Selçuklu veziri” ve dua orduları komutanı ve Melikşah’ın baba diye hitab etdiği Nizamü’l-Mülk’ün kalleş bir el tarafından yediği darbe ağırdı. Yara şiddetli idi. Sûikastten az sonra Nizâmü’l-Mülk, “gözbebeği” olarak kabul ettiği, Hazret-i Ömer ve Hazret-i Osman ve Müslümanların büyük seyyidi Hazret-i Hüseyin ve daha nice İslâm şehidleri gibi... Ve vezirliğini yaptığı büyük Selçuklu Sultanı gibi 15 Ekim 1092’de şehadet şerbetini içmişti. (Kaynak: Sadık Dana, İslam Kahramanları 2, Erkam Yayınları)