Nûr-İ Muhammedi'nin Önemi ve Kıymeti

Bu cihan, O’nun gibi müstesnâ bir gönlü hiç görmedi. Yeryüzü, O’nun gibi muhteşem bir ahlâk âbidesine bir daha şâhit olmadı. İşte Nûr-i Muhammedi'nin önemi ve kıymeti...

Hüdâyî Hazretleri, Farsça bir şiirinde şöyle buyuruyor:

Sermâye-i saâdet-i âlem Muhammedʼest,
Maksûd ez-în tıynet-i Âdem Muhammedʼest…
Der sûret-i Âdem âmede gerçi mukaddemâ,
Der ma‘nî pîşvâ ve mukaddem Muhammedʼest…
Gerçi Hüdâyî ehl-i risâlet mukerremest,
Mahbûb-i Hak Muhammed ve hâtem Muhammedʼest…

“Âlemin saâdet sermayesi Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir. Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-’ın yaratılışından maksat, Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir.

Âdem -aleyhisselâm- gerçi sûrette önce gelmiştir ama, âlem-i mânâda öncü ve önde olan, Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir.

Ey Hüdâyî, risâlet ehli olanlar değerli olsalar da, Hakk’ın sevgilisi Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’dir ve nebîler silsilesinin mührü olan son peygamber de Oʼdur.”

NÛR-İ MUHAMMEDİ'NİN ÖNEMİ VE FAZİLETİ

Allah Teâlâ, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-ʼe “Habîbim” buyurmuş, böylece O, Allah indindeki kıymeti bakımından, yaratılmış bütün varlıkların zirvesini teşkil etmiştir. Hem de öyle bir zirve ki Cenâb-ı Hak, O’nun ismini tâ ezelde kendi ism-i şerîfiyle beraber zikretmiş ve Levh-i Mahfûzʼa; “لَآ اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ” şeklinde nakşetmiştir.

Nitekim Hazret-i Âdem -aleyhisselâm-, Cennetʼte işlediği zelleden ötürü Dünyaʼya indirildikten sonra, vaktiyle Arşʼın sütunları üzerinde gördüğü bu yazıyı hatırlayınca, Hazret-i Muhammed Mustafâ  -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hürmetine af talep etmiş ve bağışlanmıştı. Cenâb-ı Hak ona şöyle buyurmuştu:

“Ey Âdem! O, Bana mahlûkâtın en sevgili olanıdır. O’nun hakkı için Bana duâ et! (Çünkü şu an O’nun hakkı için ettiğin duâ sebebiyle) Ben seni bağışladım. Şayet Muhammed olmasaydı, seni yaratmazdım.” (Hâkim, Müstedrek, II, 672; Beyhakî, Delâil, V, 488-489)

İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhumâ-’dan da şöyle nakledilir:

“Allah Teâlâ, Îsâ -aleyhisselâm-’a şöyle vahyetti:

«Ey Îsâ! Muhammed’e îmân et ve ümmetinden O’na yetişenlere O’na îmân etmelerini emret! Şâyet Muhammed olmasaydı Âdem’i yaratmazdım! Muhammed olmasaydı Cennetʼi de Cehennemʼi de yaratmazdım. Arş’ı su üzerinde yarattığımda sarsılmaya başladı, üzerine “لَآ اِلٰهَ اِلَّا اللّٰهُ مُحَمَّدٌ رَسُولُ اللّٰهِ” yazınca sâkinleşti.»” (Hâkim, II, 672)

Nitekim Hak dostu ârifler nezdinde kâinâtın yaratılış sebebi, Rasûlullah sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in mânevî şahsiyetini temsil eden ve yaratılışta ilk olan Nûr-i Muhammedî’ye Cenâb-ı Hakk’ın duyduğu muhabbettir.

Mevlânâ Hazretleri bunu ne güzel ifade eder:

“İki dünya bir gönül için yaratılmıştır! «Sen olmasaydın, Sen olmasaydın bu kâinâtı yaratmazdım!..» ifadesinin mânâsını iyi düşün!..”

“Gel ey gönül! Hakîkî bayram, Hazret-i Muhammed’e vuslattır. Çünkü cihânın aydınlığı, O mübârek varlığın cemâlinin nûrundandır.”

Şâir Yahya Kemâl, bu hususta söylenebilecek ifadeyi ne güzel hulâsa etmiş:

Zaman O Gül gibi gül görmemiş zaman olalı,

Gülün güzelliği dillerde dâstân olalı!..

Hakîkaten bu cihan, O’nun gibi müstesnâ bir gönlü hiç görmedi. Yeryüzü, O’nun gibi muhteşem bir ahlâk âbidesine bir daha şâhit olmadı…

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2023 – Ekim, Sayı: 452

İslam ve İhsan

HZ. MUHAMMED (S.A.V.) KİMDİR?

Hz. Muhammed (s.a.v.) Kimdir?

NURU MUHAMMEDİ NEDİR?

Nuru Muhammedi Nedir?

NUR-İ MUHAMMEDİ NEDİR?

Nur-i Muhammedi Nedir?

PEYGAMBERİMİZİN VARLIK NÛRU

Peygamberimizin Varlık Nûru

KÂİNÂT NİÇİN YARATILDI?

Kâinât Niçin Yaratıldı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.