Nûr Suresi 59. Ayet Meali, Arapça Yazılışı, Anlamı ve Tefsiri

Nûr Suresi 59. ayeti ne anlatıyor? Nûr Suresi 59. ayetinin meali, Arapçası, anlamı ve tefsiri...

Nûr Suresi 59. Ayetinin Arapçası:

وَاِذَا بَلَغَ الْاَطْفَالُ مِنْكُمُ الْحُلُمَ فَلْيَسْتَأْذِنُوا كَمَا اسْتَأْذَنَ الَّذ۪ينَ مِنْ قَبْلِهِمْۜ كَذٰلِكَ يُبَيِّنُ اللّٰهُ لَكُمْ اٰيَاتِه۪ۜ وَاللّٰهُ عَل۪يمٌ حَك۪يمٌ

Nûr Suresi 59. Ayetinin Meali (Anlamı):

Çocuklarınız ergenlik çağına girdiklerinde, onlar da kendilerinden önceki büyüklerinin yaptığı gibi sizden izin istesinler. Allah size âyetlerini işte böyle açıklamaktadır. Allah herşeyi hakkiyle bilen, her hükmü ve işi hikmetli ve sağlam olandır.

Nûr Suresi 59. Ayetinin Tefsiri:

İslâm iffet dinidir ve iffetin korunmasına büyük önem verir. Fertlerin iffetli yetişmeleri ve aile mahremiyetinin korunması için çok ince tedbirler alır. İşte aile içinde erkek ve kadının uygunsuz bir durumda görülebilme ihtimalinin bulunduğu vakitlerde, onların odasına izin almadan girilmesini yasaklaması bu tedbirlerden bir tanesidir. Buna göre ister henüz bülüğ çağına erişmemiş olsun, ister erişmiş olsun tüm köle ve câriyeler ve henüz bülûğ çağına erişmemiş çocuklar şu üç vakitte anne-babalarının veya yakınlarının odalarına girerken izin istemek mecburiyetindedirler:

  Henüz istirahat halinin devam ettiği sabah namazından önce,

  Öğleyin kaylûle uykusu için elbiselerin çıkarıldığı vakit,

  Yine istirahat için odalara çekinilen vakit olan yatsı namazından sonra.

Bu üç vaktin üçünde de kadın ve erkeğin görülmesi uygun olmayan avret yerlerinin görülebilme ihtimali yüksektir. Bu gibi menfi durumlara engel olmak için bu hüküm getirilmiştir. Ancak, bahsi geçen kişiler aile içinde sürekli birbiriyle içli dışlı kimseler olduğundan bu üç vaktin dışında izin isteme mecburiyeti yoktur. Bunların dışındaki vakitlerde erkek ve kadın daha dikkatli olmalı, uygun olmayan bir durumda bulunmamaya çalışmalıdır. Aksi durumlarda çocukların, köle ve cariyelerin bir sorumluluğu yoktur.

Bülûğ çağına ulaşmış çocuklar ise artık yetişkinler gibi her girdiklerinde izin istemeleri gerekir.

Bülûğ çağı erkeklerde ihtilam görmek, kızlarda ise aybaşı görmekle başlar. Bunlarda gecikme olması durumunda ise Ebû Hanîfe’ye göre kızlarda on yedi, erkeklerde on sekiz yaşın dolması gerekir. Müçtehitlerin çoğuna göre ise on beş yaşına girilmesiyle bülûğ çağı başlamış olur.

Şu rivayet, bu konudaki ilâhî buyruğun anlaşılması bakımından dikkat çekicidir. Bir kimse Peygamber Efendimiz’e gelerek:

“– Ya Resûlallah, içeriye girmek için annemden de izin alacak mıyım?” diye sorunca Efendimiz:

“– Evet” buyurdu. Adam:

“– Ancak ben onunla beraber ikâmet etmekteyim” dedi. Resûlullah (s.a.s.):

“– Yine de izin almalısın” buyurdu. Adam:

– Ben onun dâimî hizmetçisiyim dedi. Efendimiz (s.a.s.):

“– İzin almalısın! Sen onu çıplak halde görmek ister misin?” buyurdu. Adam:

– Hayır” dedi. Bunun üzerine Allah Resûlü (s.a.s.):

“– Öyleyse ondan izin al!” buyurdu. (Muvatta, İsti’zân 1)

Şimdi de kadınların örtünmesiyle ilgili özel bir duruma işaret etmek üzere buyruluyor ki:

Nûr Suresi tefsiri için tıklayınız...

Kaynak: Ömer Çelik Tefsiri

Nûr Suresi 59. ayetinin meal karşılaştırması ve diğer ayetler için tıklayınız...

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.