Nutfe Nedir? Nutfe Ne Demek?
Nutfe: Döl suyu. Duru, saf su anlamına gelmektedir.
NUTFE KELİMESİNE ÖRNEK CÜMLELER
Ayet-i kerîme ve ilmî hakîkatler: “Ey insanlar! Eğer yeniden dirilmekten şüphede iseniz, şunu bilin ki, biz sizi topraktan, sonra nutfeden, sonra alekadan (aşılanmış yumurtadan), sonra uzuvları belli belirsiz canlı bir çiğnem et parçasından (uzuvları zamanla oluşan ceninden) yarattık ki, size (kudretimizi) gösterelim! Biz dilediğimizi, belirlenmiş bir süreye kadar rahimlerde bekletiriz; sonra sizi bir bebek olarak dışarı çıkarırız. Sonra güçlü çağınıza ulaşmanız için (sizi büyütürüz). İçinizden kimi vefât eder; yine içinizden kimi de ömrün en verimsiz çağına (ihtiyarlığa) kadar götürülür; tâ ki bilen bir kimse olduktan sonra bir şey bilmez hâle gelsin! Sen, yeryüzünü de kupkuru ve ölü bir hâlde görürsün; fakat biz, üzerine yağmur indirdiğimizde o, kıpırdanır, kabarır ve her çeşitten (veya çiftten) iç açıcı bitkiler verir.” (el-Hacc, 5)
“Andolsun biz insanı, çamurdan (süzülüp çıkarılmış) bir özden yarattık.” “Sonra onu sağlam bir karargâhta nutfe hâline getirdik.”
“Sonra nutfeyi aleka (aşılanmış yumurta) yaptık. Peşinden alekayı, bir parçacık et hâline soktuk; bu bir çiğnem eti kemiklere (iskelete) çevirdik; bu kemikleri etle kapladık. Sonra onu başka bir yaratışla insan hâline getirdik. Yapıp-yaratanların en güzeli Allâh pek yücedir.” (el-Mü’minûn, 12-14)
Kanadalı Prof. Dr. Keith L. Moore, embriyoloji sahasında yazdığı eserinde insanın rahimdeki safhalarını îzâh ettikten sonra bu bilgileri âyet-i kerîmelerle karşılaştırarak, ilmin Kur’ân-ı Kerîm’le mutâbakat hâlinde olduğu, hattâ Kur’ân’ın, verdiği misâl ve târiflerle tıp ilminin önünde gittiği îtirâfında bulunur.
Keith, Kur’ân’daki nutfe, aleka ve mudğa tâbirlerinin, yâni bu üç safhanın husûsiyetlerinin hepsinin de ilmî hakîkatlerle uygunluğu yanında tıp âlemine büyük bir ışık tutmakta olduğunu ifâde eder. Nutfe hâli olarak ifâde edilen safha, ilmî araştırmaların bütün muhteviyâtına şâmildir. Aleka safhası, asılı ve donuk bir kan vaziyetindedir. Ceninin bütün hayat özellikleri, bu pıhtı hâlindeki kanda depolanmıştır. Mudğa ise, çiğnenmiş et demektir. Şekline bakıldığında, onun sanki çiğnenmiş bir et parçası hâlinde olduğu görülür. Âdeta üzerinde diş izleri vardır. Bu araştırmalar netîcesinde Keith, Kur’ân ve Hazret-i Peygamber hakkında büyük bir hayranlık duyar ve Kur’ân’ın 1400 sene evvelki bu mûcizesini büyük bir itmi’nân içinde tasdîk eder, İslâm’la şereflenir.
Bu ve benzerî tasdîkleri, Kur’ân-ı Kerîm mûcizevî olarak şöyle bildirmektedir:
“(Habîbim!) Gerçek ilim erbâbı, Rabbinden sana indirilen ilâhî vahyin tamâmen hakîkatten ibâret olduğunu ve Hamîd olan Allâh’ın yoluna ilettiğini elbette göreceklerdir!..” (es-Sebe’, 6)