Ödünç Olarak Alınıp Verilebilen Mallar
Ödünç alıp vermek nasıl olur? Ödünç olarak alınıp verilebilen mallar nelerdir?
Ödünç alıp vermek, ölçülen ve tartılan eşya gibi misli (bir benzeri) olan şeylerde olur. Akar (gayr-i menkul) ve hayvan gibi misli olmayan birbirinden farklı şeylerde caiz değildir. Bunlar emanet olarak, misli değil aynı iade edilmek üzere alınıp verilir.
Ödünç veren kimse bunu Allah rızası için yapmalı, bir şeye karşılık olmamalıdır. Ödünç verene, verdiği borç karşılığında sağladığı şartlı menfaat haramdır, çünkü faiz olur.
Mesela, “Sana şu kadar borç veririm. Sen borcunu ödeyinceye kadar ben de senin evinde meccanen otururum” gibi veya “Sana yüz lira borç veririm. Sen bana yüz on lira olarak ödersin” gibi. Böyle verilen borçla sağlanan bu menfaat helal değildir.
Ancak borç verilirken böyle bir şart koşulmaz ve o yörede böyle bir gelenek de olmaz ise borçlu kendisine yapılan iyiliğe karşılık olmak üzere, cins, tartı, ölçü veya miktar itibarıyla aldığından daha iyisini ve fazlasını verebilir, borç veren de bunu alabilir. Çünkü bu bir iyilikten ibarettir. Ancak her iki tarafın bunu şart koşmamış olmaları lazımdır. Nitekim Peygamberimiz (s.a.v.),
“Allah’ın kullarının en hayırlısı, borcunu en iyi ödeyenleridir” (Müslim, “Müsakât”, 22.) buyurmuşlardır.
Cabir (ra.) de,
“Peygamberimizde alacağım vardı, bana onu ödedi ve fazla da verdi” (Neylü’l-evtâr, V, 261.) demiştir.
Borç olarak alınan ve değeri itibari olan kâğıt paranın zamanla değeri artar veya eksilirse İmam Ebû Hanîfe’ye göre mislini ödemek yeterli olur.
İmam Ebû Yûsuf’a göre ise borç verildiği zamanki kıymetini ödemesi gerekir. (Reddü’l-muhtâr, IV, 32-33.)
Günümüzde bazı ülkelerde para eşya karşısında değer kaybetmekte ve gün geçtikçe satın alma gücü azalmaktadır. Bu sebeple bir kimseye borç olarak verdiğimiz yüz lirayı bize bir yıl sonra ödeyecek olsa ve bu bir yıl içinde para yüzde kırk değer kaybetse, verdiğimiz yüz lira satın alma gücünün yüzde kırkını kaybetmiş olarak bize iade edilmiş ve biz zarara uğramış oluyoruz. Hâlbuki dinimizde başkasına zarar vermek ve başkası yüzünden zarar görmek yoktur.
Böyle olunca, hem borç alıp verme işini zorlaştırmamak ve hem de borç vererek iyilik yapmış olan kimseyi zarara uğratmamak için İmam Ebû Yûsuf’un içtihadına uyularak, borç ödenirken, paranın borçlanma zamanındaki değerinin (satın alma gücünün) dikkate alınması ve ayrıca tarafların helalleşmeleri uygun olur.
Kaynak: İslam İlmihali, Diyanet