Öğüdün Fayda Vermediği Kişi
Lâğım fâresi, gıdâsını lâğımdan aldığı gibi; sefih insanlar da sefâletlerini saâdet zannederler. Sefâlete alıştıkları için kendilerini gerçek saâdete ulaştıracak vesîlelerden inatla kaçarlar.
Mevlânâ Hazretleri buyurur:
“Mayıs böceği dâimâ pislik taşır durur. Bu yüzden de gül suyundan bayılır. Onun ilâcı yine pis kokulu şeylerdir. Çünkü ona alışmıştır.
Allah için insanlara nasihat edenler de, kasvetli kişiyi, kendisine bir kapı açılması, iyileşmesi ve şifâ bulması için, amber gibi, gül suyu gibi hikmetli güzel sözlerle tedavi etmek isterler.
Kime öğüdün güzel kokusu fayda vermezse, muhakkak onun burnu, kötü kokulara alışmıştır.
Sen de nurdan, öğütten, iyilik ve güzellikten nasibini al!.. Burnunu pisliğe sokma da, mayıs böceği olma! İNSAN OL, İNSAN!..”
Âlemde cinsler ve onların bulundukları ortamlar arasında dâimî bir câzibe kânunu vardır. Meselâ bülbül, çayır-çimenlerden ve tatlı bir mûsikî gibi akan pınarlardan, yani rûha ferahlık veren latîf manzaralardan hoşlanır. Teressübat (pislik) böceği fıtratındakiler ise, necâsetten, yani süfliyat, ahlâksızlık, fesat ve nifaktan zevk alırlar.
Lâğım fâresi, gıdâsını lâğımdan aldığı gibi; sefih insanlar da sefâletlerini saâdet zannederler. Sefâlete alıştıkları için kendilerini gerçek saâdete ulaştıracak vesîlelerden inatla kaçarlar.
Mevlânâ Hazretleriʼnin şu ifâdeleri de bu gerçeğe işaret eder:
“Ey necâset böceği! Gül bahçesinden kaçıyorsun; ama senin bu nefretin, gülistanın kemâline delâlet eder!..”
Dolayısıyla hikmeti ahmakların idrâk etmesi imkânsızdır. Onlara hikmet öğretmeye kalkışmak, hikmete zulmetmektir; emek ve vakit israfıdır. Bereketli Nisan yağmurlarının çöle veya sert kayalar üzerine yağıp heder olması gibi, beyhûde bir çaba ve faydasız bir yorgunluktur.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Hak Dostlarından Hikmetler 1, Erkam Yayınları, 2013