Ölmeden Önceki Son Fırsat

İbadet Hayatımız

İbadetlerimizi ömrümüzün son ibadetiymiş gibi, ölmeden önceki “son fırsat” şuuruyla edâ etmeliyiz. Geçen Ramazan’da aramızda bulunan nice eş-dostun bu Ramazan’a ulaşamadıklarını, bizim de bu nîmete tekrar ulaşıp ulaşamayacağımızın meçhul olduğunu sık sık tefekkür etmeliyiz.

Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz: “Sizin en hayırlınız, Kur’ân’ı öğrenen ve öğretendir.” (Buhârî, Fedâilü’l-Kur’ân, 21)

Bizler de bilhassa bu mübârek aylarda Kur’ân-ı Kerîm’i daha çok okumalı, mânâsını derin derin tefekkür etmeli, ilâhî emirleri kalp ve beden âhengiyle yaşayıp yaşatmalı, âdeta canlı bir Kur’ân olabilmenin gayreti içinde bulunmalıyız.

Velhâsıl namaz-oruç gibi ferdî ibadetlere teksif olmakla, zekât-infak gibi ictimâî ibadetlere göstereceğimiz gayretle, Kur’ân-ı Kerîm ile kuracağımız ünsiyetle Ramazân-ı Şerîf’e göstereceğimiz îtinâ; Cenâb-ı Hakk’ın bu müstesnâ lûtfuna karşı bir şükür borcumuzdur.

Ramazân-ı Şerîf gibi büyük bir ilâhî lûtfa bîgâne kalmak ise, ilâhî gazabı celbeden dehşetli bir gaflet ve nankörlüktür. Nitekim bir hadîs-i şerîfte buyrulduğu üzere, Cebrâîl -aleyhisselâm- Ramazân’a erişip de günahları affedilmeyen kimsenin rahmetten uzak olmasını dilemiş, Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de buna “âmîn” demiştir. (Hâkim, IV, 170/7256; Tirmizî,)

Yani Ramazân-ı Şerîf’e hürmet, büyük bir saâdet vesîlesi iken; Allâh’ın bu muazzam ikramına gâfil kalmak ise ebedî bir hüsran sebebidir.

Bu itibarla Ramazân-ı Şerîf’te bilhassa ibadet hayatımıza daha çok îtinâ göstermeliyiz. Peygamber Efendimiz’in ibadet hayatını kendimize örnek almalıyız. Zira Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; “Namazı benden gördüğünüz gibi kılın…" (Buhârî, Ezân, 18.) buyurmuştur. Bir başka hadîs-i şerîfinde ise; “Namaza durduğunda sanki son namazın gibi kıl!..” (İbn-i Mâce, Zühd, 15.) tâlimâtını vermiştir. Yani namazlarımızı gelişigüzel kılıp geçmemeli, tâdil-i erkân üzere ve huşû içinde kılmalıyız.

Ayrıca, namaza göstereceğimiz bu hassâsiyeti, bütün bir ibadet hayatımıza da tatbik etmenin gayreti içinde olmalıyız. Yani her namazı sanki son namazımız, her orucu son orucumuz, her Ramazan’ı son Ramazan’ımız olabileceği şuuruyla değerlendirmeliyiz. İbadetlerimizi ömrümüzün son ibadetiymiş gibi, ölmeden önceki “son fırsat” şuuruyla edâ etmeliyiz. Geçen Ramazan’da aramızda bulunan nice eş-dostun bu Ramazan’a ulaşamadıklarını, bizim de bu nîmete tekrar ulaşıp ulaşamayacağımızın meçhul olduğunu sık sık tefekkür etmeliyiz.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Altınoluk Dergisi, 2018 – Mayıs, Sayı: 387, Sayfa: 032