Ölü İçin Sadaka Verilir mi?
Ölü için sadaka verilir mi? Ölen kişinin ibadet borçları ödenebilir mi? Duâ ve istiğfardan sonra ölüye en çok fayda sağlayan şey.
Duâ ve istiğfardan sonra ölüye en çok fayda sağlayan şey, onun adına tasadduk ve infakta bulunmaktır.
Abdurrahman bin Ebî Amra’nın anlattığına göre annesi, bir köle âzâd etmek istemişti. Ancak bunu sabaha tehir etmiş ve sabaha çıkamadan da vefât etmişti. Abdurrahman, Kâsım bin Muhammed’e:
“–Ben annemin yerine bir köle âzâd etsem, anneme faydası olur mu (sevâbı ulaşır mı)?” diye sorunca, o da şu cevâbı vermiştir:
“–Sa‘d bin Ubâde, Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelip:
«–Annem vefât etti, ben onun adına bir köle âzâd etsem ona faydası olur mu?» diye sormuştu. Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- de; «–Evet!» buyurmuşlardı.” (Muvatta, Itk, 13; Bkz. Buhârî, Vesâyâ, 15)
Hazret-i Ebûbekir -radıyallâhu anh-’ın oğlu Abdurrahman, uyku esnâsında âniden vefât etmişti. Hazret-i Âişe Vâlidemiz, bu kardeşinin hayrına pek çok köle âzâd etti. (Muvatta, Itk, 14)
Bütün bu hadîs-i şerîfler, vefât etmiş mü’minlerin, hayatta olan yakınlarının ve mü’min kardeşlerinin duâ, sadaka ve infaklarından istifâde edeceklerini bildirerek onları bu hayırlara teşvik etmektedir.
ÖLEN KİŞİNİN İBADET BORÇLARI ÖDENEBİLİR Mİ?
İbn-i Abbâs -radıyallâhu anhumâ- anlatıyor:
“Bir kimse Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e gelerek:
«–Yâ Resûlâllah! Annem vefât etti, üzerinde de bir aylık oruç borcu var, onun adına borcunu ödeyeyim mi?» dedi.
Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«–Annenin üzerinde mal borcu olsaydı onun adına ödemez miydin?» diye sordular.
«–Evet, öderdim!» deyince de, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:
«–Allâh’a olan borç, ödenmeye daha lâyıktır!»” buyurdular. (Müslim, Sıyâm, 155)
Her geçen gün bünyesi zayıflayan hasta ve yaşlıların tutamadıkları farz oruçları için sağlıklarında fidye ödemeleri veya fidyenin ödenmesini vasiyet etmeleri şarttır. Böyle bir vasiyetin mevcûdiyeti ve terekenin üçte birinin de yeterli olması hâlinde mîrasçıların bu fidyeyi ödemeleri, dînî bir vecîbedir. Vasiyeti yoksa veya terekenin üçte biri vasiyet için yeterli değilse, mîrasçıların teberrû kabîlinden bunu ödemeleri tavsiye edilmiştir.
Yolculuk, hastalık, gebelik, süt emzirme, ileri derecede açlık ve meşakkat gibi mazeretler de oruç tutmamaya veya başlanmış bir orucu bozmaya ruhsat teşkil etse de, tutulamayan bu oruçlar için fidye ödenmesini câiz kılmaz. Mazeret hâli ortadan kalkınca bunların kazâ edilmesi gerekir. Bu kimseler şayet kazâ edemeden ölmüşse, mîrasçıların aynı şekilde bu oruçlar için fidye vermesi, İslâm âlimlerince câiz, hattâ mendup (tavsiye edilen) bir davranış olarak görülmüştür.
Sağlığında mazeretsiz olarak oruç tutmamış ve kazâ da etmemiş kimse adına dahî vefâtından sonra fidye verilebileceği, bu fidyenin, ölenin oruç borcunu iskāt[1] etmesinin muhtemel olduğu söylenmiştir. Âlimler bu hususta ihtilâf edip tartışmışlardır.
Îfâ edilemeyen ibadetler için mükellefin vefâtından sonra fidye ödenmesinin cevâzı ve borcu düşürücü olup olmadığı tartışması, bedenî ibadet olmaları sebebiyle “namaz ve oruç” üzerinde temerküz eder. Mükellefin sağlığında îfâ etmediği “kurban, adak, kefâret, zekât” gibi malî ibadetlerin, vefâtından sonra vasiyetine bağlı olarak veya mîrasçılar tarafından kendi arzularıyla mâlî ödeme şeklinde telâfi edilmesi, daha mâkul görünmektedir. Zira hem borçla îfâsı arasında cins birliği mevcuttur, hem de bu tür ibadetlere üçüncü şahısların hakları taalluk etmiştir. Mâlî ibadetlerde niyâbet, yani vekillik de kâide olarak câizdir.
Bu görüşlerin temelinde ise herhangi bir şer’î delilden ziyade; ümit, ihtiyat ve temennîye dayalı bir iyimserlik bulunmaktadır.
Dipnot:
[1] İskāt: Namaz, oruç, kurban, adak, kefâret gibi ibadet ve borçları îfâ etmeden vefât etmiş bir kimseyi bu borçlardan kurtarmak için fukaraya nakdî bedellerini vermeye denir. (Hayrettin Karaman, Ebediyet Yolcusunu Uğurlarken, s. 81-85)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Ebediyet Yolculuğu, Erkam Yayınları
YORUMLAR