Ölüm Anında Gülen Aşık
Allah dostlarının en önemli özelliklerinden birisi de, ilâhî aşkla kavrulmalarıdır. Hazret-i Mevlânâ, rûhunda yanan aşk ateşinin ölümle bile sönmeyeceğini , diğer bir beytinde şu şekilde ifâde eder: “Vefâtımdan sonra benim kabrimi aç ve içimin ateşi sebebiyle kefenimden nasıl duman yükseldiğini gör!”
Hazret-i Mevlânâ, ömrü boyunca hep bu şekilde yanan gerçek âşıkları aramıştır. Buyurur ki:
“Bana öyle bir âşık gerek ki, içindeki alevden kıyâmetler kopmalı, gönlünün harâretiyle ateşleri bile kül etmeli! Gökler, onun güneşleri solduran nûruna bakıp da «Mâşâallâh, Mâşâ-allâh!» demeli!..”
Üstad M. Es’ad Erbilî -kuddise sirruh-, bu derecede aşk ehli olanların mânevî mertebesini dile getirdiği bir beytinde şöyle buyurur:
Ne mümkün bunca âteşle şehîd-i ışkı gasl etmek
Cesed âteş kefen âteş hem âb-ı hoş güvâr âteş…
ÖLÜM ÂNINDA İKEN NASIL GÜLEBİLİYORSUN?
(Bu kadar ateşle aşk şehîdini yıkamak mümkün mü? Cesed ateş, kefen ateş, şehîdi yıkayacak hoş tatlı su dahî ateş!)
Bir âşığa ölüm döşeğinde sorulur:
“–Ölüm ânında iken nasıl gülebiliyorsun?”
Âşık cevap verir:
“–Uçuyorum... Şimdi bütün vücûdum dudak olmuş gülümsüyor!.. Şu an dudaklarım başka bir gülüşle gülüyor!..”
Hazret-i Mevlânâ buyurur:
“Ölürken gülmeyen kimseyi muma benzetme! Aşk yolunda ancak mum gibi eriyenler, amber gibi kokular neşrederler.”
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Mesnevî Bahçesinden BİR TESTİ SU, Erkam Yayınları