Ölüm Nasıl Olur?

Bir gerçek var. Ölüm... Ölüm nasıl olur? Allah Teâlâ’ya gidiş nasıl olacaktır?

Mesut bir ölüm, îman ve Kur’ân nurları altında geçen bir hayatın mükâfâtıdır. Dünya hayatından ebedî âleme geçiş kapısı olan kabir; dıştan sessiz bir toprak yığını hâlinde görünse de, iç âlemi bakımından bir mahşer numûnesidir. Onun bütün saâdet veya felâketi de dünyadaki amel ve niyetlerimizden ibarettir.

KABİR NASIL BİR YER?

Sahâbeden Ebu’d-Derdâ bir kabrin başında durmuş;

“Ey kabir! Dışın ne kadar sessiz, fakat için ne dehşet verici korkularla dolu!..” diyerek hüngür hüngür ağlamıştır. Mezarlıklar; gerçek ve ebedî hayata kavuşmuş anne-baba, eş-dost ve hısım-akraba adresleri ile doludur.

Her nefis için zarûrî olan kabir yolculuğundan kaçmak mümkün değildir. Hâl böyleyken imtihan hikmetine binâen yaratılan ve fazîlet numûneleriyle yaşanması gereken dünyayı, rezâlet meydanına çevirmek ne hazindir!

Ensârdan bir zât Peygamber Efendimiz’e gelerek:

“–Mü’minlerin en akıllıları kimlerdir?” diye sormuştu.

Rasûlullâh Efendimiz bu suâli şöyle cevapladılar:

“–Ölümü en çok hatırlayan ve ölümden sonrası için hazırlığını en iyi yapandır. İşte bunlar en akıllı kimselerdir.” (İbn-i Mâce, Zühd, 31/4259)

ALLAH’A GİDİŞ NASIL OLACAK?

Emevî halîfelerinden Süleyman bin Abdülmelik, zühd ve takvâ ehli bir zât olan Ebû Hâzim’e:

“–Allah Teâlâ’ya gidiş nasıl olacaktır?” diye sorduğunda kendisinden şu cevâbı almıştır:

“–İtâatkâr bir kulun Allâh’a gidişi, evinden, âilesinden ayrı düşen bir insanın onu iştiyâkla bekleyen âilesine gelişi gibidir. Ama âsî bir insanın Allâh’a gidişi, efendisinden kaçan bir kölenin, tekrar ona dönüşü gibidir.”

Velhâsıl, ömür takvimimizden geriye kaç yaprağın kaldığı meçhuldür. Cenâb-ı Hak, bu dünyadaki son nefesin hangi muhtevâda verilmesi gerektiğini şöyle ifade buyurur:

“...Ancak Müslümanlar olarak can verin.” (Âl-i İmrân, 102)

Bunun en selâmetli yolu ise hadîs-i şerîfte şöyle ifâde buyrulur:

“Nasıl yaşarsanız öyle ölürsünüz, nasıl ölürseniz öyle diriltilirsiniz.” (Münâvî, Feyzü’l-Kadir, V, 663)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, 40 Soru 40 Cevap, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

EN GÜZEL ÖLÜM ANI

En Güzel Ölüm Anı

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.