Ömürleri 'değirmen'de Geçti

Burdur'un Karamanlı ilçesindeki Baysal çifti, 41 yıldır, yaklaşık 100 sene önce dönemin ileri gelenleri tarafından yaptırılan "Bey Değirmeni" ile yanına inşa ettikleri gecekonduda yaşıyor.

Dönemin ileri gelenlerince yaptırıldığı için "Bey" ismi verilen su değirmeninin işletmecisi 69 yaşındaki Ömer Baysal, AA muhabirine, zamanında ekonomik olarak büyük zorluklar çektiklerini anlattı.

Bu nedenle 1974'te 3 çocuğu ve eşi Zeynep ile Karamanlı Barajı havzasında mülkiyeti belediyeye ait değirmene taşındığını belirten Baysal, değirmenin bazı bölümleri ve çevresini onararak, içini yaşanabilecek hale dönüştürdüklerini dile getirdi.

Değirmene taşındıktan sonra çocuklarının dünyaya geldiğini ifade eden Baysal: "4 kız ve 2 erkek çocuğumuz olduktan sonra değirmen bize yetmemeye başladı. Önce hemen bitişiğine bir oda yaptık ancak burası da yetersiz kaldı. Sonra yaklaşık 25 sene önce değirmenin yan tarafına gecekondu yaptık ve çocuklarımızı burada büyüttük" dedi.

Baysal, çocuklarını evlendirdiğini, şimdi eşi Zeynep ve eşinin kardeşi Fatma Çön ile kaldıklarını söyledi.

"Evimizi ormancıların yardımıyla yapmıştık"

Zeynep Baysal ise değirmene ilk taşındıklarında büyük zorluklar çektiklerini bildirdi.

Özellikle çevrede okul ve yol ile elektrik bulunmaması nedeniyle çocuk büyütürken çok zorlandığını vurgulayan Baysal, "Evimizi ormancıların yardımıyla yapmıştık. Çocuklarımızın ne ayakkabısı ne de üstlerinde başlarında kıyafeti vardı. Sağ olsun çevremizdekiler bize çok yardımcı oldu" diye konuştu.

Baysal, değirmende çalışmayı küçük yaşta babasından öğrendiğini ve 50 yıllık eşine de öğrettiğini kaydetti. Buğdayın öğütülmesinde kendisinin, teknik konularda ise eşinin ustalaştığını dile getiren Baysal, tüm işlerin üstesinden birlikte geldiklerini belirtti.

Buğdayını öğütmek için değirmene getirenlerden para almadıklarını ifade eden Baysal: "Getirilen buğdaylardan çok küçük bir pay alıyorum. Zaten eskiden de bu şekilde yapılıyormuş" dedi.

Dağdan gelen suyla çalıştırdıkları değirmende haftada birkaç kez buğday öğüttüklerini anlatan Baysal, ömürleri yettiği kadar bu işi sürdüreceklerini sözlerine ekledi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.