Önce Zarar Verme

Yormayın o güzel kafanızı, harcamayın vaktinizi/nakdinizi, sıkmayın canınızı. Yarattığı garip, fakir, cahil kullarını da herkesten çok seven Rabbimiz hayatta kalmayı bu kadar zor şartlara bağlamaz emin olun.

“Hasta olmamak için” ya da “uzun yaşamanın sırları” gibi bir başlık düşündük ama algıda sahtecilik sayılabilir, bize yakışmaz diye vazgeçtik.

Fakat gündemde her şey buraya atıfta bulunuyor. İlaç endüstrisi, sebze hali esnafı, sigorta şirketleri, her çeşit umut taciri şarlatan…

UZUN YAŞAMANIN SIRRINI BULANLAR

Problem şu ki; uzun yaşamanın sırrını bulanların hepsi, konunun esnafı çıkıyor. Yüzyıl yaşamamın sebebi yoğurttur diyen adamın sülalesi mandıra işletiyor.

Z vitamini kullanıp zekâsı zirve yapanlar ilaç firması sahibi. Arada bir su içmeyi tavsiye edenler de olmasa fukaranın yaşam süresi iki elin parmaklarını geçmeyecekti.

Şükür imanımız var, nasip edilen ömrü yaşayacağımızı biliyoruz.

Fakat bu sefer şu iki soru gündeme geliyor.

Ya kaderimin şifresi falanca diyet, filanca egzersizdeyse…

Ya da süre belli/sabit de olsa kaliteli geçirelim…

İkisinin de haklılık payı var ama emin olun yapabileceğiniz işlerin sonuca katkısı, yaşadığınız strese değecek kadar değil.

Türkiye İstatistik Kurumu verilerine göre, ölümler nedenlerine göre incelendiğinde, 2023 yılında %33 ile dolaşım sistemi hastalıkları ilk sırada yer aldı. Bu ölüm nedenini %15 ile tümörler, %13 ile solunum sistemi hastalıkları izledi.

Deprem kaynaklı ölümlerin de yer aldığı dışsal yaralanma nedenleri ve zehirlenmeler kaynaklı ölümlerin oranı %12,3 oldu.

Dâhili hastalıklar, beslenme grubu % 4.

Sinir sistemi hastalıkları % 3,

Yaklaşık % 6 insanımızın ölüm sebebi kayıtlara geçmemiş.

Diğerleri küsurat.

Deprem, kaza, yaralanmalar tamamen tıbbi olmakla birlikte korunma kısmı farklı bilim dallarını ilgilendiriyor.

Elde kalan hastalıklar için ne yapalım peki?

Esas prensibi birkaç bin yıl öncesinde söylemişler: “Primum non nocere: Önce zarar verme”

Aslında tavsiye hekimler için. “Adamın küçücük sivilcesini –ehli olmadığın halde- tedaviye kalkıp, enfeksiyondan, kanamadan adamın mevtine sebep olma” demek istemişler.

O devirde marangozlar mobilya, terziler elbise yapıyormuş. Hekimler sağlıkla ilgilendiği için, tıbbî uyarılar da sadece bu zümreye ait zannedilmiş. Şimdi her Anadolu evladı fetvaya ehil, her biri doğuştan tabip.

Hastalıkların grupları ufak hata payıyla da olsa söylenebiliyor. Nedenlerde ise muamma payı nispeten yüksek.

Bir grubu genetik. “Bizim sülalede herkesin kolesterolü yüksek, herkes kanserden gidiyor” diyorsanız konunun uzmanına kısaca danışıverin tavsiyelerine uyun, ama o kadar.

Anadolu’dan bir teyzemize sorarsınız; “Bu sene senin ağaçtan ne kadar incir çıktı?” Cevap şudur: “Yok be yavrum, ilaç kadar ancak…”

Anlarsınız ki hasat çok zayıfmış.

İlaç kadar, hap kadar tabiri azlık hatta azın da azını işaret eder. İlacı, hapı da o kadar kullanalım.

Yağmurla dolu arasında tercih yapmamız gerekiyorsa cevabımız belli… 

Çok şükür sigara, alkol tüketmiyorum.

Memleketten gelen pekmez, tarhana, ceviz ana gıdamız, paketli ürünlere “hınzır eti” muamelesi yapmıyorum ama abartılı da tüketmiyorum.

Müslüman mahallesinde ikamet eden bir insan olarak temel temizlik tedbirlerinden haberdarım.

Azıcık da hareket… İki kat için asansör bir kilometre için araba kullanmam diyorsanız…

Emin olun yapmanız gerekenin % 90’ı tamam.

Yormayın o güzel kafanızı, harcamayın vaktinizi/nakdinizi, sıkmayın canınızı. Yarattığı garip, fakir, cahil kullarını da herkesten çok seven Rabbimiz hayatta kalmayı bu kadar zor şartlara bağlamaz emin olun.

Kafa ve vücut olarak rahat geçirilen günleriniz, yıllarınız olsun inşallah.

Kaynak: Fırat Erdoğan, Altınoluk Dergisi, Sayı: 465

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.