Onlara Korku Yok, Üzüntü De Çekmezler

Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şeriflerde kıyametin ve mahşer meydanının sıkıntıları, üzüntüleri ve korkuları anlatılır. O gün korku ve üzüntü yaşamacayak olanlar kimlerdir? Vasıfları nelerdir?

Kur’ân-ı Kerîm’de ve hadîs-i şeriflerde kıyametin ve mahşer meydanının sıkıntıları, üzüntüleri ve korkuları anlatılır. Dehşet verici manzaralar çizilir. Sûra üflenmiş, göklerle yer toz duman olmuş, başka yere ve göklere dönüştürülmüştür. Dehşetli bir sûr sesi daha işitilerek bütün insanlar görülmedik bir korkuyla kabirlerinden kalkmış, mahşer yerine doğru koşmaktadırlar. Güneş, bir mil kadar yaklaştırılmış, insanlar dünyada işledikleri kötü amelleri kadar tere batmışlardır. Kimi topuklarına, kimi dizlerine, kimi de kuşak yerlerine kadar ter içinde kalmış; bazılarının da ter âdeta ağzına gem vurmuştur.1

Rasûlullah (s.a.v) bunu şöyle haber verirler: “Kıyâmet günü insanlar Mahşer yerinde terleyecektir. Öyle ki dökülen ter, yetmiş zirâʻ derinliğinde yere geçecek, daha sonra yükselerek ağızlarını gemleyecek ve hattâ kulaklarına ulaşacaktır.”2 Bununla da kalmayacak, insanlar daha sonra amel defterleri verilirken ayrı bir endişe yaşayacak, Mîzân’ın başında yürekleri ağızlarına gelecek, Sırât’ı geçerken hissettikleri korku ise hiçbir şeye benzemeyecektir. Hâsılı âhiretin başlangıcı çoğu insan için korku, üzüntü, gam ve kederle dolu olacaktır.

Öyle ki tazecik çocukları ak saçlı ihtiyarlara çeviriverecektir.  Bu durum çoğu insan için böyleyken bazı insanlar da vardır ki onlar bu korkuları hiç yaşamaz, üzüntü ve keder nedir bilmezler. Allah Teâlâ Arş’ının gölgesinde onlara ikram eder. Ne sıcak görürler, ne de ter. Ne gelecekten korkar, ne de geçmişe üzülürler. İlâhî nimetlerin hazzıyla tarifsiz bir sürûr içindedirler. Bu lûtfa kimlerin mazhar olacağını Yüce Rabbimiz ta baştan haber vermiş ve bütün kullarını selâmete çağırmıştır. Şimdi bu mes’ûd insanlardan olmak için ne yapmamız gerektiğine bakalım:

1) Allah Teâlâ insanlık ailesini cennetten dünyaya indirirken onlara şu tenbihte bulunmuştur: “Benden size muhakkak bir rehber gelecektir. Kim benim gönderdiğim rehbere uyarsa artık onlara ne korku vardır ne de üzüleceklerdir.”3 Yani Allah’ın gönderdiği peygambere ve kitâba uyanlar âhirette korku yaşamayacak, dünyada “öleceğiz” diye, âhirette “öldük” diye üzülmeyecekler. Geçmiş için kederlenmeyecek, gelecek için korku duymayacaklar.

2) Allah’a ve âhiret gününe iman edip sâlih amel işleyenler için Rableri katında ecirleri vardır ve onlar için herhangi bir korku yoktur; onlar üzüntü de çekmeyeceklerdir.

3) İhsan sahibi bir kul olarak bütün benliğiyle kendini Allah’a teslim edenlerin,5 dininde ihlaslı olup, onu Allah’a has kılan ve amelini ihsan ile yapanların Allah katında ecirleri vardır. Onlar âhirette korku duymaz ve ölecekleri için üzülmezler.

4) Mallarını Allah yolunda infak eden, sonra da harcadıklarının arkasından başa kakıp incitmeyenler de böyledir. Zira güzel bir söz ve bir af, arkasından incitme gelen sadakadan daha hayırlıdır.7 Hz. Osman ve Abdurrahman b. Avf gibi zor zamanlarda infak ederek İslâm ordusunu techiz edenler bu gruba dâhildir.

5) Mallarını gece ve gündüz, gizli ve açık Allah yolunda infak edenler,9 meselâ geçmiş zaman için söyleyecek olursak, Allah yolunda cihâd edebilmek için at besleyerek devamlı olarak onun masraflarını karşılayanlar bu gruba girerler. Buna kıyas ederek günümüzde ne yapmamız gerektiğini tespit edebiliriz. Önemli olan İslâm’ı yücelten gayretleri gece gündüz, gizli açık durmadan desteklemek, bu uğurda maddî mânevî infaklarda bulunmaktır.

6) İman edip sâlih ameller işleyen, namazlarını vaktinde kılan ve mallarının zekâtını verenler.10

7) Allah yolunda şehid olanlar.11

8) Allah’ın müjdeci ve uyarıcı olarak gönderdiği peygamberlerin getirdiğine iman edip hâlini ıslah edenler.12 Bunlar, Allah’ın Rasûlü’nden O’nun âyetlerini, farzlarını ve hükümlerini dinleyerek kötülükten sakınır (takvâ), kendilerini ve amellerini ıslah ederler.13 Allah ile aralarındaki hukûku ıslah eder14 ve amellerini sâlih hâle getirirler.15

9) Cennete girmeye hak kazanan mü’minler.16  

10) İman ve takvâ ile Allah’a dost olanlar.17 Bunlar Allah için sever ve Allah için buğzederler. Mü’min kardeşlerine de yine Allah için muhabbet beslerler. Bu şekilde Allah’a dost olanlar o gün aslâ korku duymaz ve cennetten çıkarılacağız diye üzülmezler.18 Nitekim bir kudsî hadiste şöyle bildirilmiştir: “Kıyâmet günü Allah Teâlâ şöyle buyurur: Celâlim hakkı için, bana itaat maksadıyla birbirlerini sevenler nerede? Hiçbir gölgenin bulunmadığı bugün, onları Arş’ımın gölgesinde gölgelendireceğim, onları muhâfaza edeceğim.”19

11) Kitâb’a vâris olanlar.20 Bu bahtiyar insanlar dünyanın ekmek derdinden, İblis ve vesveselerinden, günahların ve seyyiâtın hüznünden; nimetin zevâl bulması ve kalbin değişmesi endişesinden; tâatlerin reddedilmesi, âkıbetin kötü olması ve Cennete girememe korkusundan kurtulurlar. Ancak nefsine zulmedenler âhirette belli bir süre gam ve hüzün çekeceklerdir.

12) Allah’ı yalanlamaktan korunanarak (takvâ ile) kurtuluşa erenlere de ne kötülük dokunacak ne de onlar üzüntü çekeceklerdir.21 Allah onları faziletleriyle ve güzel amelleriyle kurtaracaktır.

13) “Rabbimiz Allah’tır” deyip istikamet üzere yaşayanların üzerine melekler inerek onlara “Korkmayın, kederlenmeyin, size vaad olunan cennetle sevinin!” diye müjde verirler.22 İman eden, şirk koşmayan, farzları edâ eden, amellerini sırf Allah için yapan ve Allah’a kavuşuncaya kadar bu hâl üzere devam edenlere ölüm esnâsında, kabirlerinde ve yeniden diriltilirken melekler gelir ve şu müjdeyi verirler: Âhiretten korkmayın, dünyada bıraktığınız çoluk çocuk, borç gibi şeyler için üzülmeyin, Allah onlara kefîldir. Ne ilerde karşılaşacağınız şeylerden korkun, ne de geride bıraktığınız şeylere üzülün!

14) Allah’ın âyetlerine iman edip emirlerine boyun eğen, teslim olanlar da yine korku ve hüzünden emin olacaklardır.23

Dipnotlar: 1) Müslim, Cennet, 62; Tirmizî, Kıyâmet, 2/2421. 2) Buhârî, Rikāk, 47. 3) el-Bakara 2/38. 4) el-Bakara 2/62; el-Mâide 5/69. 5) el-Bakara 2/112. 6) İbn Ebî Hâtim, I, 208. 7) el-Bakara 2/262-263. 8) Taberî, XI, 589. 9) el-Bakara 2/274. 10) el-Bakara 2/277. 11) Âl-i İmrân 3/170. 12) el-Enʻâm 6/48. 13) el-Aʻrâf 7/35. 14) İbn Ebî Hâtim, IV, 1295 15) Mukâtil, I, 561.  16) el-Aʻrâf 7/49. 17) Yûnus 10/62-63. 18) Mukâtil, II, 243. 19) Müslim, Birr, 37. 20) Fâtır 35/32-34. 21) ez-Zümer 39/61. 22) Fussilet 41/30; el-Ahkâf 46/13. 23) ez-Zuhruf 43/68-69.

Kaynak: Murat Kaya, Altınoluk Dergisi 2020 Eylül, Sayı:415

İslam ve İhsan

KIYAMET GÜNÜ HESABI İLK GÖRÜLECEK KİŞİ

Kıyamet Günü Hesabı İlk Görülecek Kişi

“KIYAMET GÜNÜNDE HAKLAR SAHİPLERİNE MUTLAKA VERİLECEKTİR” HADİSİ

“Kıyamet Gününde Haklar Sahiplerine Mutlaka Verilecektir” Hadisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.