Ordu'da Çivisiz Laleli Cami'de Mukabele Geleneği 6 Asırdır Sürdürülüyor

Ordu'da, "çivisiz cami" olarak da bilinen tarihi Laleli Cami, geleneksel mukabele geleneğine ev sahipliği yapıyor.

Ordu'nun İkizce ilçesinin Düzpelit Mahallesi'nde Selçuklu ahşap mimarisi kullanılarak 1400'lü yıllarda yapıldığı tahmin edilen cami, 2011'de tarihi dokusuna zarar vermeden Vakıflar Bölge Müdürlüğünce restore edildi.

Valilik ve Büyükşehir Belediyesince 2021'de çevre düzenlemesi yapılan camide, vatandaşların katılımıyla mukabele gerçekleştiriliyor.

Caminin imam hatibi İsmail Atalay, araştırmalara göre caminin yaklaşık 600 senelik olduğunu söyledi.

ÇİVİSİZ CAMİ'DE MUKABELE GELENEĞİ 6 ASIRDIR SÜRÜYOR

Mukabele geleneğinin yaklaşık 6 asırdır camide sürdürüldüğünü belirten Atalay, cami cemaatinin mukabele dinlediğini, Kur'an-ı Kerim tilaveti yapıldığını ifade etti.

Atalay, caminin Selçuklu ahşap mimarisinin özelliklerinden olan kündekari denilen ahşabın birbirine geçirilmesi usulüyle yapıldığını anlatarak, şunları kaydetti:

"Osmanlı döneminden kalma bir cami. Yerden yaklaşık yarım metre yükseklikte, üstten de çatılıdır. Karadeniz Bölgesi rutubetin ve yağışın bol olduğu bir yer. Onun için yerle teması yok. Rutubet bu şekilde engellenmiş. Cami iki bölümden oluşmaktadır. Üç tarafı balkonlarla çevrili ve iç bölümü. Aynı anda burada 150 kişi ibadet yapabilmektedir. Eski tarihlerde cuma camisi olarak bilinirdi. Yani 6-7 köyden buraya cuma namazı kılmak için atlarla gelindiği halk arasında söyleniyor."

Samsun Vakıflar Bölge Müdürlüğünce en son 2011'de caminin restore edildiğini dile getiren Atalay, "Ramazan ayı münasebetiyle insanlar daha çok yoğun. Mukabelelere geliyorlar, teravih namazlarına köylerden grup grup geliyorlar. Çevre köy ve ilçelerden ziyaretler daha çok oluyor. Ramazan ayında böyle bir yoğunluk devam ediyor." dedi.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.