Organ Nakli Günah mı?

Dinen organ nakli caiz midir? Organ naklinin hükmü ve şartları.

Günümüzde organ nakli alternatifsiz bir tedavi yöntemi olması yanında, organı veren ve alan iki tarafın da insan olması ve insanın organı üzerinde bir tasarrufta bulunulması yüzünden konu din, hukuk ve ahlâkı ilgilendirmektedir.

XVI. yüzyılda başlayan oto-organ nakli giderek geliştirilmiş, XIX. yüzyılda insandan insana doku ve organ nakline başlanmış, önceleri deri, damar, kas nakli yapılabilirken, kalp, karaciğer, böbrek ve kemik iliği, kornea gibi hayatî organların nakli aşamasına geçilmiştir.

Ehl-i sünnet bilginlerinin ve kelâmcıların çoğunluğu, âhirette haşrin ruh ve bedenle birlikte olacağı görüşündedir.[1] Burada, nakledilen organın hangi bedende yer alacağı sorusu akla gelirse de, her gün insandan kopan, ayrılan sayısız hücre ve dokular dikkate alınır, öldükten sonra organların toprakta çürümesi, yanıp kül olması, hayvanlar tarafından parçalanıp yenilmesi düşünülürse böyle bir sorunun anlamı kalmaz. Nitekim Allahü Teâlâ’nın ibret için öldürüp, yüz yıl sonra dirilttiği Uzeyr (a.s)’ın ve arkasından eşeğinin parçalarının bir araya gelerek canlanması, yeniden dirilme konusunda bize fikir vermektedir.[2]

Takma organın yeni sahibinin, bu organla sevap veya günah işlemesi onun iradesiyle ilgili bir meseledir. Ancak organı verecek kişi veya yakınlarının, dış görünüş bakımından kötüye kullanılacağı belli olan bir nakilde, tercih haklarının bulunduğu da açıktır.[3]

Kıyamet gününde organların şahitliği meselesi, onların lisan-ı hal ile konuşması anlamına gelebileceği gibi, dünyadaki günah sahnesini canlandırma yoluyla kişinin hiçbir günahını inkâr edemeyeceği şeklinde de anlaşılabilir.[4]

İnsan hayatını tehdit eden bir açlık ve zaruret durumunda haram fiillerin mübah hale geleceği ve günahın kalkacağı çeşitli âyet[5] ve hadislerle[6] bildirilmiştir. Diğer yandan İslâm hukukçuları, hayatı tehdit eden açlık zarureti karşısında kalan kimsenin insan eti bile yiyebileceğini, tedavi amacıyla haram ve necis şeyleri kullanabileceğini söylemişlerdir.

ORGAN NAKLİ CAİZ MİDİR?

Günümüz İslâm bilginleri ve fetva kuruluşları, yukarıdaki delillere dayanarak ölüden tedavi amacıyla organ alınmasına ve hastaya nakledilmesine şu şartlarla cevaz vermişlerdir:[7]

a) Organ naklinde zaruretin bulunması,

b) Konunun uzmanı olan doktorların, hastanın bu tedavi ile iyileşeceği kanaatinde olması,

c) Organı verecek kişinin veya mirasçılarının onayının alınmış olması,

d) Tıbbî ve hukukî ölümün gerçekleşmiş olması,

e) Organın bir ücret ve menfaat karşılığında verilmemiş olması,

f) Alıcının da buna razı olması.

Ölüden organ naklini caiz görmeyen bazı çağdaş bilginler ise, insan ölüsünün saygınlığını ve dokunulmazlığını esas almışladır. Hadiste şöyle buyurulur: “Ölünün kemiğini kırmak, diri iken kemiğini kırmak gibidir.” [8] Ayrıca cismânî haşir ve kıyâmet gününde organların şâhitliği inancını, yaratılışı bozmanın caiz olmayacağı ilkesini gerekçe göstermişlerdir. Ancak bu delil ve görüşlerin yukarıda verdiğimiz “zarûret ilkesi, haram ve necisle tedavi ruhsatı” gibi deliller karşısında zayıf kaldığı açıktır.

Bazı çağdaş İslâm bilginleri ve fetva kurulları belli şartlarla diriden diriye organ nakline de fetva vermişlerdir. Bu konuda “ölüden diriye organ nakli” şartlarına ek olarak “organın alınmasının, vericinin hayatını ve sağlığını bozmayacak olması ve bu durumun tıbbî raporla belgelenmesi” şartı eklenmiştir.[9]

Diriden diriye organ nakli konusu insanın en temel hakkı olan “yaşama ve beden bütünlüğünü koruma” hakkı ile çelişir. Çünkü bir kimsenin hayatı ve kişiliği başkalarından önde gelir. Kur’an’da şöyle buyurulur: “Kendinizi elinizle tehlikeye atmayınız…” [10] “Kendinizi ve aile bireylerinizi, yakıtı insanlar ve taşlar olacak bir ateşten koruyun.” [11] Buna göre, kan ve ilik nakli gibi, diri vericiye herhangi bir zararı olmadığı kesin olarak bilinen nakiller dışında, bedende yedekleri bulunan göz, böbrek, kol, bacak, parmak gibi çift organları diriden diriye nakletme yoluna gidilemez. Çünkü dirinin böyle bir organından rızasıyla vazgeçmesi düşünülemez. Bu nakil ya sevgi veya acıma yüzünden, ya da yoksulluk nedeniyle yapılabilir. Organ nakledilecek kişinin de diriden yapılacak böyle bir nakle razı olmaması gerekir.

Dipnotlar:

[1] bk. Tâhâ, 20/55; Hac, 22/5, 7; Nûr, 24/20; Yâsîn, 36/78, 79; Kıyâme, 75/3, 4. [2] Bakara, 2/259. krş. Kitab-ı Mukaddes, Hezekiel, bab: 37, 1-14. [3] bk. Mâide, 5/2, 32. [4] bk. Nûr, 24/24; Fussılet, 41/19, 21, 22. [5] bk. Bakara, 2/173; Mâide, 5/3; En’âm, 6/119, 145. [6] Ebû Dâvud, Et’ime, 36; A. İbn Hanbel, V, 96, 218. [7] T.D.İ.B. Din İş. Y. K. 3.3.1980 Tar. ve 396/13 say. Kararı; Kuveyt Evkâf ve Din İş. Bşk.na bağlı Fetva Kurulu’nun 24.12.1979 Tar. ve 132/79 say., 14.9.1981 Tar. ve 87/81 say. Kar.; İslâm Konf. Teşkilatı’na bağlı İslâm Fıkıh Akademisi’nin 11.2.1988 Tar. ve 4/1 say. Kararı. [8] Ebû Dâvud, Cenâiz, 60; Mâlik, Muvatta’, Cenâiz, 45. [9] Kuveyt ag. Fetva Kurulu’nun 24.12.1979 Tar. ve 132/79 say. kararı; S. Arabistan Dünya İslâm Bir. bağlı Fıkıh Akademisi’nin 19-28.1. 1985 Tar. ve VIII. Dönem kararı; İslam Konf. Teş. na bağlı İslam Fıkıh Akademisi’nin 11.2.1988 Tar. ve 4/1 say., 20.3.1990 Tar. ve 6/5-8 say. kararları. [10] Bakara, 2/195. [11] Tahrîm, 66/6.

Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İSLAM’DA HELAL VE HARAMLAR

İslam’da Helal ve Haramlar

ORGAN NAKLİ CAİZ MİDİR?

Organ Nakli Caiz midir?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.