Ortadoğu'da Haritalar Değişecek

Son dönemde Türkiye'nin bölgesinde yaşananlardan hareketle yakın coğrafyamız başta olmak üzere dikkatlerin çevrildiği Ortadoğu’yu neler beklediğini analiz etmeye çalışalım.

Fransa ve İngiltere’nin 100 yıl önce Ortadoğu'nun sınırlarını cetvelle çizerek paylaştığı Sykes-Picot anlaşmasının üzerinden geçen ay itibariyle tam yüz yıl geçti.

I. Dünya Savaşı sırasında 16 Mayıs 1916'da Osmanlı Devleti'nin Ortadoğu'daki topraklarının paylaşılmasını öngören Sykes-Picot anlaşması Ortadoğu’nun bugün yaşadığı sorunlarının en önemli müsebbiplerinden biri olarak görüldü hep.

Osmanlıyı küçültme projesi ve Arap coğrafyasının parçalanması diye de anılan Sykes-Picot bugün gerek Irak ve gerekse Suriye’de ortaya çıkan bölünmüşlüğün ardından artık her yönüyle çatırdıyor. Bu durum Batılı devletlerce de kabul ediliyor. Batılı çevrelerde Ortadoğu’nun yeni bir anlaşmaya ihtiyacı duyduğu söylemlerimle birlikte Sykes Picot’a alternatif paylaşım haritaları da yeniden emperyalist ülkelerin masasında görülmeye başlandı.

İşte Yahudi finanslı Amerikan New York Times gazetesinin Sykes Picot’ın 100. yılında yayınladığı harita bunlardan biriydi.

New_York_Times_Sykes_Picot_Ortadogu_Haritasi

O haritada İzmir'in "Türkiye sınırları içinde yarı-özerk", Trakya bölgesinin ise "Uluslararası Bizans Devleti" olarak tasarlanıyor. Türkiye'nin bir kısmını Suriye'ye, Doğu Anadolu ve Karadeniz'in bir bölümünü de Ermenistan'a bağlayan harita, bağımsız bir "Kürdistan" devleti kurulmasını ya da bu bölgenin "Mezopotamya"ya katılmasını öngörüyordu.

Evet, şurası su götürmez bir gerçek ki bölgede son yıllarda yaşananlara, siyasi, etnik ve mezhebi bölünmüşlüğün ortaya çıkardığı tabloya bakarak Ortadoğu’nun mevcut sınırlarının korunması bundan sonra bir hayli zor gözüküyor.

Özellikle Arap Baharı ile başlayan gelişmeler, diktatör yönetimlere karşı başlatılan devrimlerin darbeler ve karşıt devrimlerle bastırılması, Irak ve Suriye’deki iç savaşların ortaya çıkardığı yeni konjonktürün ardından Ortadoğu’nun sınırlarının değişeceği yönünde çok ciddi bir beklenti oluşmuş durumda.

DAİŞ'TEN SONRA "EL KAİDE DEVLETİ" KAPIDA

İşte Irak’ın, Suriye’nin, Yemen’in, Libya’nın, Mısır’ın hali pürmelali ortada. Kuzey Irak’ta Kürtlerin Bağdat’tan kopmasına ramak kaldı. Güney Yemen bağımsızlık hazırlığı yapıyor. Iraklı Sünnilerle, Şiileri bundan sonra nasıl bir arada tutabileceğine ilişkin bir formül bulunabilmiş değil… Bırakın Sünnilerle Şiileri bir arada tutacak formülü şimdilerde Iraklı Şiilerin kendi aralarında bölünmüşlüğü her geçen gün biraz daha derinleşiyor. “DAİŞ Devleti”nin yanında şimdilerde Suriye’de “el Kaide Devleti”nin de kapıda olduğu haberleri gelmeye başladı bile… Suriye’de akan kanın duracağı yok.  Dolayısıyla Ortadoğu’da tablo gerçekten çok vahim.

Şimdi bu vahim tablonun baş mimarı Batı emperyalizmi çözüm olarak Sykes Picot’un güncellenmesi gerektiğini öneriyor. Kurtuluş için etnik ve dini temeller ekseninde yeniden daha küçük parçalara bölünmesi gerektiğini telkin ediyor ama direk ama dolaylı olarak…

Bir taraftan da alttan alta etnik-mezhebi temelli bölünmenin zeminini oluşturan politikalar izliyorlar. ABD ve Rusya’nın yüz yıl önceki Sykes -Picot'u aratmayan gizli bir planın düğmesine bastı yönünde kanaatler dillendiriliyor. ABD’nin Suriye’de PKK/PYD terör örgütü üzerinden yürüttüğü ikircikli politika ortada. Sözüm ona müttefikimiz Amerika bölgede bir PKK/PYD devletçiğinin taşlarını örmekle meşgul...

Kaynak: Beytullah Demircioğlu, Altınoluk Dergisi, 364. Sayı, Haziran 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.