Oruç Açmadan Önce Okunacak Dua

Oruç açmadan önce okunacak/edilecek/yapılacak duada ne diyoruz?

Oruçlarımızı açmadan önce yaptığımız iftar duâsında:

ORUÇ AÇMADAN ÖNCE OKUNACAK DUA

اَللّٰهُمَّ لَكَ صُمْتُ وَبِكَ اٰمَنْتُ وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ وَعَلٰى رِزْقِكَ اَفْطَرْتُ

“Ey Allâh’ım! Sen’in için oruç tuttum. Sana îman ettim. Sana tevekkül ettim. Sen’in verdiğin rızıkla orucumu açtım.” diyerek Hakk’a ilticâ ediyoruz. İftar duâsı, esâsen orucun mânevî cihetini de îzâh etmektedir. Yani orucun nasıl bir hâlet-i rûhiye ile tutulması gerektiğini de bildirmektedir. Buna göre:

“َ اَللّٰهُمَّ لَكَ صُمْتُ ” yani “Ey Allâh’ım! Sen’in için oruç tuttum.” derken, oruçtaki kalbî seviyemizi yani riyâdan uzak niyetimizi belirtmiş oluyoruz.

وَبِكَ اٰمَنْتُ ” yani “Sana îman ettim.” derken, ibadetlerin ana zemininin îman olduğunu beyân etmiş oluyoruz. Yani namaz ve oruç gibi ibadetleri bedenî zindelik ve sıhhat gibi tâlî faydaları için değil, sırf îmânımızın bir gereği olduğuna inanarak îfâ etmek gerekmektedir. Zira Hakk’a ibadet ve kulluğun mânevî derecesi, îmânın gücü nisbetindedir.

وَعَلَيْكَ تَوَكَّلْتُ ” yani “Sana tevekkül ettim.” demek sûretiyle de acziyetimizi îtiraf etmiş, Rabbin sonsuz kudret ve azametine teslîmiyetimizi ifâde etmiş oluyoruz. Demek ki, fânîlere değil, Bâkī olan Rabbimiz’e tevekkül hislerimizi de güçlendirmek sûretiyle ibadetlerimize ayrı bir mânevî kıvam kazandırmamız gerekmektedir.

وَعَلٰى رِزْقِكَ اَفْطَرْتُ ” yani “Sen’in verdiğin rızıkla orucumu açtım.” derken de rızıktan çok “Rezzâk”a yönelme şuuruyla, Rabbimiz’in mülkünde yaşadığımızı ve rızkın Allah’tan geldiğini kalben de îtiraf etmiş oluyoruz.

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, 12 Saadet Damlaları, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

İFTAR DUASI

İftar Duası

RAMAZAN’IN KIYMETİ VE BEREKETİNDEN İSTİFADE YOLLARI

Ramazan’ın Kıymeti ve Bereketinden İstifade Yolları

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.