Oruç Reis’in Esaretten Kurtuluşu
Hristiyan Avrupa’ya korku salmış Türk denizcilerinden Oruç Reis’in tutsak düştüğü zindandan ibretlik kurtuluş hikâyesi.
Osmanlı donanma târihinde büyük bir yeri olan İlyas, Oruç ve Hızır kardeşler, Akdeniz’de cihâd bayrağını açmadan evvel deniz ticâreti ile meşgul idiler. Ancak bu iş, Akdeniz’de pek büyük bir tehlike arz ediyordu.
ORUÇ REİS’İN ESARETTEN KURTULUŞU
Nitekim Oruç Reis, bir gün Rodos korsanları tarafından esir edildi. Kardeşi Hızır Reis:
Olacak olsa gerek, çâr u nâçâr,
Gerek kalbin gen tut gerek dar!
deyip buna çâreler aramaya başladı. Ağabeyinin kurtuluşu için büyük fidyeler gönderdiyse de sözlerinde durmayan yalancı korsanların hîleleri yüzünden ağabeyinin esâreti uzun sürdü. Kâfirler bununla da kalmayıp Oruç Reis’e bir papaz göndererek ona hristiyan olmasını teklif etme cür’etini gösterdiler. Ancak Oruç Reis’in:
“–Ey gâfiller! Ben hak bir dîni bırakıp da nasıl bâtıl bir dîne mensup olurum?” şeklindeki cevâbı, âdeta suratlarına inen acı bir şamar oldu.
Buna sinirlenen korsanlar:
“–O hâlde Muhammed’in gelsin de seni kurtarsın bakalım!” diyerek onu forsalık yapması için bir sandala zincirlediler.
Oruç Reis, Allâh’a sığınarak:
“–Siz görün hele benim Rabbim bana nasıl yardım eyleyecek!” dedi ve Allâh’a ilticâ etti.
Bir müddet sonra kâfirlerin de gözlerine görünen beyaz kaftanlı yeşil sarıklı kimselerin yardımlarıyla el ve ayaklarındaki bağları çözüp kendisini engin deryâya bıraktı ve esâretten kurtuldu. Böylece îman celâdetiyle, teslîmiyet ve tevekkülünün bereketine nâil oldu.
İşte bu hâdiseden sonra Oruç Reis, kardeşi Hızır Reis’le beraber Akdeniz korsanlarına karşı amansız bir mücâdele başlattı. Kısa zaman içerisinde de nice deniz kurdu olmuş leventler onların yanında toplandı ve hep birlikte:
“Gazâ vaktidir; Bismillâh vira!” deyip deryâlara açıldılar.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 1, Erkam Yayınları