Oruç Tutmak Kimler İçin Sakıncalı?

Ramazan orucunu tutmak isteyen hastaların riskli durumda olanları doktor kontrolüne girmeden oruç tutmamalı. Peki oruç tutması sakıncalı olan hastalıklar hangileri?..

RİSKLİ HASTALAR ORUÇ TUTMADAN ÖNCE DOKTORA GÖRÜNSÜN

Oruç tutan kişinin genel durumu, hastalığının derecesi ve kontrol altında olup olmadığı orucun sağlığına zarar verip vermeyeceği üzerinde büyük rol oynuyor. Ayrıca oruç tutulan dönem, iklim ve süre de belirleyicidir.

Kardiyoloji Uzmanı Dr. Umut Karabulut, ailede kalp hastalığı öyküsü kuvvetli olan, diyabet, yüksek kolesterol, hipertansiyon, sigara öyküsü olanların oruç tutmadan önce mutlaka kalp kontrolüne girmeleri gerektiğini belirtiyor. Çünkü oruç ile özellikle iftar sonrası saatlerde yeni gelişen kalp krizinde belirgin bir yoğunlaşma olabiliyor.

ORUÇ TUTMALARI SAKINCALI

Koroner bypass operasyonunun üzerinden 2 aydan az süre geçmiş olanlar, 3 ya da daha fazla ilaç kullananlar, kalp yetersizliği, kalp büyümesi, ciddi kapak hastalığı, kontrolsüz ve dirençli hipertansiyon ya da ciddi ve tekrarlayan ritm bozukluğu olan hastaların ise oruç tutmaları önerilmiyor.

Kardiyoloji Uzmanı Dr. Umut Karabulut, havaların sıcak ve günlerin uzun olmasının kalp yetmezliği olan birinde su, tuz ve potasyum düzeylerinde dalgalanmalara neden olduğunu belirtiyor. Tedavi için verilen idrar söktürücüler ile sıvı kaybı birleşirse ciddi su ve mineral kaybına bağlı tansiyon düşmesi bayılma şuur değişikliği, zeminde varsa böbrek probleminin kötüleşmesi söz konusu olabiliyor.

Ayrıca tedavi edilmemiş bir koroner damar hastası, iftarda aşırı yemek, sigara vb ile kalp spazmı veya kalp krizi gelişebiliyor. Uzun süreli  su ve mineral kaybı kalp kapak hastalığına bağlı nefes şikayetlerine neden oluyor, ritm bozukluklarının da süresi ve sıklığı artabiliyor.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.