Orucun Bize Kazandırdıkları!
Oruç; zühd ve riyâzat tâlimidir. Bugün maalesef lüks, israf, oburluk, güç gösterisi ve nefsânî ihtirasların arttığı bir devirdeyiz. Hâlbuki oruç ibadeti bizlere, fânî nîmetlerin bir gün tamamen elinden alınacağı bir âhiret yolcusu olduğumuzu hatırlatarak, nefsânî zevklere takılıp kalmamayı, helâlleri bile asgarî seviyede kullanıp kifâyet miktârıyla yetinmeyi ve dünyevî imkânları âhiret sermâyesi kılma firâsetini telkin eder.
- Riyâzâta ne kadar dikkat edersek ruhanî hayatımız o kadar yükselir. “Ey îman edenler! Oruç sizden önce gelip geçmiş ümmetlere farz kılındığı gibi size de farz kılındı. Umulur ki korunursunuz.” (el-Bakara, 183) buyruluyor. Tuttuğumuz oruçların bize takvâ hayatı kazandırması isteniyor.
- Oruçla hislerimiz uyanır, merhamet ve şefkatimiz artar. Her daim “Allah, bu nimeti başka kardeşlerime de lûtfedebilirdi fakat bana lûtfetti. O zaman benim diğer kardeşlerime karşı vazifem nedir?” diye düşünmelidir.
- Oruç Allâh’ın verdiği nimetlerin kadrini öğretir. Cenâb-ı Hak, kâinatta her mahlûka ayrı ayrı sofralar kurmuş, birinin yediğini diğeri yemiyor. Bu nasıl bir mucize. Çok şükretmek gerek.
- Oruç, insana cömertliği öğretir. Müslüman pinti olamaz. Pintilik, Cenâb-ı Hak yerine malına sığınmaktan kaynaklanan bir korkaklıktır. Pintiliğin zıddı israftır. İsraf ise aşağılık duygusunu bastırmak için gösteriş yapmaktır. Müslüman, pinti ve müsrif olmaktan kaçınıp riyâzât hâlinde bir hayat yaşamalıdır.