Osman Nuri Topbaş Hocaefendi’den Yılbaşı ile İlgili Önemli İkazlar

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, kişisel web sitesinde yayınladığı yazıda Müslümanlara, Miladi yılbaşı ile ilgili önemli ikazlarda bulundu.

Osman Nuri Topbaş Hocaefendi, kişisel web sitesi osmannuritopbas.com üzerinden Miladi yılbaşına dair önemli ikazlarda bulundu. osmannuritopbas.com’da yayınlanan yazıda şu ikazlara yer verildi.

KİM BİR KAVME BENZEMEYE ÇALIŞIRSA, O DA ONLARDANDIR

Muhterem Kardeşlerimiz!

Yüce dînimiz bizlerden;

–Dalâlette bulunanlardan uzak durmamızı,

–Onların örf, âdet, giyim-kuşam ve hayat tarzlarına özenmeyip İslâm şahsiyet ve karakterini vakar ile temsil etmemizi ister.

Nitekim hadîs-i şerîfte:

“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” buyrulmaktadır. (Ebû Dâvud, Libâs, 4/4031)

Tabiî ki gayrimüslimlere benzemenin de îtikad ve şahsiyeti alâkadar eden ve etmeyen noktalarına dikkat etmek gerekir. Meselâ gayrimüslimlerin îcâd ettiği faydalı bir makineyi câhilâne bir bakış açısıyla, “gâvur îcâdıdır” diye kullanmamak, onlara benzememe hususunda ifrata kaçmak olur. Nitekim Peygamber Efendimiz sallâllâhu aleyhi ve sellem de, Mescid’i aydınlatmak için Şam’dan getirilen lambalara hüsn-i kabul göstermiştir. (Bkz. İbn-i Hacer, el-İsâbe, I, 184)

Meselâ Rasûlullah Efendimiz diğer bir hadîs-i şerîflerinde:

“Müşriklerin ateşiyle aydınlanmayın!” buyurmuşlardır. (Nesâî, Ziynet, 51; Ahmed, III, 99)

Bu ise; onların hukukuna riâyet etmekle birlikte, “Onların yakınında oturmayın, onlarla fazla içli-dışlı olmayın, mesafenizi koruyun, onların tesir dairesi içinde bulunmayın!” demektir.

Hâl böyle iken Hristiyan âleminin mukaddes saydığı yılbaşını kutlamak, İslâm şahsiyet ve karakterine aykırıdır. Zira yegâne hak dîn olan İslâm mükemmeldir. Mükemmelin ise artık hükmü bitmiş ve tahrife uğramış bir dinden alacağı hiçbir şey yoktur.

Ayrıca hiçbir mukaddes gün, nefsânî eğlencelerle, haramlarla, şeytânî çılgınlıklarla idrâk ve ihyâ edilemez. Sadece bu hakîkat bile yılbaşı kutlamanın, ne kadar bâtıl bir âdet olduğunu ifadeye kâfîdir.

Üstelik Kudüslü Ortodoks Patrik Ataullah Hanna bile, Hazret-i Îsâʼnın doğduğu topraklardaki İsrail zulüm ve vahşetlerinin devam ettiği bu günlerde, Hazret-i Îsâʼnın doğum günü kabul edilen Noelʼi kutlamak yerine, işgal gerçeğiyle yüzleşmeye ve İsrail zulmünü sona erdirmek için çalışmaya çağırırken, şuurlu bir Müslümanın yılbaşı kutlaması düşünülemez.

Velhâsıl her Müslüman; hayatının her safhasında, İslâm şahsiyet, karakter ve vakarına yaraşır bir duruş sergileyip gayrimüslimlerin âdetlerinden uzak durmakla mükelleftir.

Cenâb-ı Hak İslâm şahsiyet ve karakterini yaşayışımızla temsil edebilmeyi, bizlere ve nesillerimize nasîb eylesin. Âmîn.”

ŞUURLU BİR MÜSLÜMAN YILBAŞI KUTLAMAZ

İnsan şahsiyetine en çok tesir eden iki müessir vardır. Birincisi; ülfet ettiği kimselerin mânevî durumudur. İkincisi de kazancının ve yediği lokmaların helâliyet derecesidir.

Hâl böyleyken bir de günümüzde gayr-i müslimlerin âdetlerinden olan “yılbaşı eğlenceleri” adı altında milyonlarca piyango biletinin satılıyor olması, son derece hazin bir durumdur. Piyango ve benzeri şans(!) oyunları, apaçık bir kumardır. Kumar ise Allâh’ın haram kıldığı bir fiildir. Zâhiren kazananın da hakîkatte kaybettiği, hiçbir kazananı olmayan, aslâ huzur ve mutluluk getirmeyen bir musibettir.

Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Ey îmân edenler! (Sarhoşluk veren) içki (ve benzeri şeyler), kumar, dikili taşlar (putlar), fal ve şans okları ancak birer şeytan işi pisliktir! Bunlardan uzak durun ki kurtuluşa eresiniz.” (el-Mâide, 90)

***

Ay ve Güneş; ilâhî kudret, azamet ve sanatın iki büyük tecellîsidir. Âyet-i kerîmede:

“Güneşi ışıklı, Ay’ı da parlak kılan, yılların sayısını ve hesabı bilmeniz için ona (Ay’a) birtakım menziller takdir eden O’dur…” (Yûnus, 5) buyrulmaktadır.

İster Kamerî, ister Şemsî yıl başlarında mü’mine düşen, geçen senelerin muhâsebesini yapıp hatâ ve kusurlarının telâfîsi için istiğfar ve sâlih amellere yönelmek, ömründen kalan kısmın geçen kısımdan daha hayırlı olması için gayret-i dîniyyesini artırmaya çalışmaktır.

Unutmayalım ki günleri ve geceleri yaratan; ayları ve yılları yenileyen Rabbimiz; kıyâmet günü hepimizi ömür nîmetinden hesaba çekecektir. O zorlu gündeki hesabımızın kolay olması için bugün kendimizi sık sık hesaba çekip hayatımıza îman ve sâlih amellerle istikâmet vermemiz elzemdir.

Böyle bir muhâsebeyle ihyâ edilmesi gereken bir zamanı, gayr-i müslimlerin âdetlerine özenerek, hindili, pastalı, çam ağaçlı, İslâmî değerlerle bağdaşmayan gâfilâne eğlenceler ve azgınlık tufanlarında ziyan etmek, hiçbir müslümana yakışmaz. Fakat bu nevî davranışlara meyleden gaflet şaşkını din kardeşlerimiz varsa, onları yumuşak bir lisan ve nâzik bir üslûb ile îkaz etmek de, bir îman mes’ûliyetidir.

Gayr-i müslimlere benzememek, İslâm şahsiyet ve vakârını muhâfaza etmenin en mühim şartlarından biridir. Bunun içindir ki Peygamber Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ibadetlerde bile gayr-i müslimlere benzememizi yasaklamıştır. Zira gayr-i müslim­lere veya fâsıklara benzemek ve onların nefsânî hayat tarzlarını taklit etme hastalığı, îmânı tehlikeye atan hususlardan biridir. Îman temelindeki çözülmelerin, fikrî ve ahlâkî yozlaşmaların birçoğu, bu tür taklitlerle başlar. Taklit, zamanla alışkanlık ve huy hâline gelir. Bunun içindir ki hadîs-i şerîfte:

“Kim bir kavme benzemeye çalışırsa, o da onlardandır.” buyrulmuştur. (Ebû Dâvûd, Libâs, 4/4031)

Cenâb-ı Hak da âyet-i kerîmede, kimlere benzemeye çalışmamız gerektiğini şöyle beyan buyurmaktadır:

“Kim Allâhʼa ve Rasûlʼe itaat ederse işte onlar, Allâhʼın kendilerine lûtuflarda bulunduğu peygamberler, sıddıklar, şehidler ve sâlih kişilerle beraberdir. Bunlar ne güzel arkadaştır!” (en-Nisâ, 69)

Buna mukâbil de:

غَيْرِ الْمَغْضُوبِ عَلَيْهِمْ وَلَا الضَّالِّينَ

“…Gazaba uğrayanların ve sapıkların (yoluna) değil.” (el-Fâtiha, 7) buyurarak, İslâm dışındakilere benzemeyip onların yolundan, hâlinden ve âdetlerinden uzak durmamızı emretmektedir.

Velhâsıl her müslüman; hayatının her safhasında, İslâmʼın izzet ve vakârını sergileyip gayr-i müslimlerin âdetlerinden uzak durmakla mükelleftir.

***

Tahrife uğramış bir dînin mukaddes saydığı yılbaşını kutlamak, İslâm şahsiyet ve karakterine aykırıdır. Zira yegâne hak dîn olan İslâm mükemmeldir. Mükemmelin ise artık hükmü bitmiş bir dinden alacağı hiçbir şey yoktur.

Ayrıca hiçbir mukaddes gün, nefsânî eğlencelerle, haramlarla, şeytânî çılgınlıklarla idrâk ve ihyâ edilemez. Sadece bu hakîkat bile yılbaşı kutlamanın, ne kadar bâtıl bir âdet olduğunu ifadeye kâfîdir.

Üstelik Kudüslü Ortodoks Patrik Ataullah Hanna bile, Hazret-i Îsâʼnın doğduğu topraklardaki İsrail zulüm ve vahşetlerinin devam ettiği bu günlerde, Hazret-i Îsâʼnın doğum günü kabul edilen Noelʼi kutlamak yerine, işgal gerçeğiyle yüzleşmeye ve İsrail zulmünü sona erdirmek için çalışmaya çağırırken, şuurlu bir müslümanın yılbaşı kutlaması düşünülemez.

Cenâb-ı Hak, İslâm şahsiyet ve karakterini yaşayışımızla temsil edebilmeyi, bizlere ve nesillerimize nasîb eylesin.

Âmîn!..

Osman Nuri Topbaş

İslam ve İhsan

KİM BİR KAVME BENZEMEYE ÇALIŞIRSA, ONLARDANDIR!

Kim Bir Kavme Benzemeye Çalışırsa, Onlardandır!

YILBAŞI ÇAVUŞU

Yılbaşı Çavuşu

NOEL VE YILBAŞI NASIL ORTAYA ÇIKTI?

Noel ve Yılbaşı Nasıl Ortaya Çıktı?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.