'osmanlı Devleti Atlası' Yeniden Hazırlanıyor

Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Turan, "Osmanlı Devleti Atlası ve genel anlamda bir Türk Tarihi Atlası yok. Var tarihte ama yeterli değil. En azından güncel ve daha yeterli hale getirmek için çalışmalarımız var." dedi.

Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Refik Turan, kurum olarak üzerinde çalıştıkları "Osmanlı Tarihi Atlası"nı en kısa zamanda çıkaracaklarını söyledi.

Şeyh Edebali Üniversitesinde düzenlenen bir programa katılmak üzere Bilecik'e gelen Turan, AA muhabirine yaptığı açıklamada, eski tarihi güncel ve yeterli hale getirmek için bazı çalışmalar içinde olduklarını ifade etti.

Turan, bilimin bir anda olup bitmediğini bir çalışmayla ortaya konulabildiğini belirterek Türkiye tarihine ilişkin yeni çıkacak bazı araştırmalarının bulunduğunu, Suriye konulu bir çalışma da yaptıklarını anlattı.

Özellikle Osmanlı Devleti Atlası'na ihtiyaç duyulduğunu dile getiren Turan, şöyle konuştu:

"Osmanlı Devleti Atlası ve genel anlamda bir Türk Tarihi Atlası yok. Var tarihte ama yeterli değil. En azından güncel ve daha yeterli hale getirmek için çalışmalarımız var. Mesela, atlas konusunda üç kıta diyoruz. Bu Osmanlı sınırları gene en belirgin ve münakaşasız gibi görünen sınırlar Avrupa'dır. Halbuki orası bile tartışmalıdır. Devir devir Osmanlı sınırları içeri girer dışarı çıkar, orada bile bir belirsizlik, bilgi noksanlıkları var."

"OSMANLI'NIN EN GENİŞ SINIRLARI AFRİKA'DA"

Osmanlı'nın sınırlarının tam anlamıyla anlatılması gerektiğini vurgulayan Turan, "Filmlerde görüyoruz Suudi Arabistan, yarım ada olarak Umman, Hint Okyanusu'na kadar Osmanlı Devleti'nin hakimiyetindedir. Orayı bile hariç tutarız biz. Bunu Avrupalılar yapıyor, kasıtlı yapıyor. Biraz bilgi noksanlığından maalesef biz de yapabiliyoruz. Kitaplara, görsellere de girebiliyor." dedi.

Osmanlı'nın en geniş sınırlarının Afrika'da olduğunu ifade eden Turan, "Maalesef bu sınırlar nereden geçiyor bugün belirgin bir içerikte değildir. Şiddetle ihtiyaç var. Zaman veremiyorum ama en kısa zamanda kurum olarak bunu gerçekleştirip kamuoyu ile paylaşacağız." değerlendirmesini yaptı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.