Osmanlı Devleti’nde Kaç Padişah Tahta Çıkmıştır?

Osmanlı Devleti’nde kuruluştan yıkılışa kadar kaç padişah tahta çıkmıştır? Osmanlı Devleti’nde tahta geçen padişahlar...

Osmanlı Devleti 1299 yılında Osman Gazi tarafından kuruldu. Saltanatın kaldırıldığı 1922 yılına kadar Osmanlı tahtına 36 padişah çıktı. Sırasıyla Osmanlı padişahlarının tahta çıkış ve tahttan iniş tarihleri...

OSMANLI TAHTINA GEÇEN PADİŞAHLAR

  1. Osman Gazi 1299 - 1326
  2. Orhan Gazi 1326 - 1361
  3. Sultan 1. Murat (Hüdavendigar) 1360 - 1389
  4. Sultan 1. Beyazıt (Yıldırım) 1389 - 1402
  5. Çelebi Mehmet (Sultan 1. Mehmet) 1413 - 1421
  6. Sultan 2. Murat 1421 - 1451
  7. Fatih Sultan Mehmet (2. Mehmet) 1451 - 1481
  8. Sultan 2. Beyazıt (Bayezid-i Veli)1481 - 1512
  9. Yavuz Sultan Selim (1. Selim) 1512 - 1520
  10. Kanuni Sultan Süleyman (1.Süleyman) 1520 - 1566
  11. Sultan 2. Selim (Sarı) 1566 - 1574
  12. Sultan 3. Murat 1574 - 1595
  13. Sultan 3. Mehmet 1595 - 1603
  14. Sultan 1. Ahmet 1603 - 1617
  15. Sultan 1. Mustafa 1617 - 1618
  16. Sultan 2. Osman (Genç Osman) 1618 - 1622
  17. Sultan 4. Murat 1623 - 1640
  18. Sultan 1. İbrahim 1640 - 1648
  19. Sultan 4. Mehmet (Avcı) 1648 - 1687
  20. Sultan 2. Süleyman 1687 - 1691
  21. Sultan 2. Ahmet 1691 - 1695
  22. Sultan 2. Mustafa 1695 - 1703
  23. Sultan 3. Ahmet 1703 - 1730
  24. Sultan 1. Mahmut 1730 - 1754
  25. Sultan 3. Osman 1754 - 1757
  26. Sultan 3. Mustafa 1757 - 1774
  27. Sultan 1. Abdülhamit 1774 - 1789
  28. Sultan 3. Selim 1789 - 1807
  29. Sultan 4. Mustafa 1807 - 1808
  30. Sultan 2. Mahmut 1808 - 1839
  31. Sultan Abdülmecit 1839 - 1861
  32. Sultan Abdülaziz Han 1861 - 1876
  33. Sultan 5. Murat 1876 - 1876
  34. Sultan 2. Abdülhamit Han 1876 - 1909
  35. Sultan 5. Mehmet (Reşat) 1909 - 1918
  36. Sultan Vahdettin (6. Mehmet) 1918 - 1922

İslam ve İhsan

36 OSMANLI PADİŞAHI

36 Osmanlı Padişahı

OSMANLI DEVLETİ KISACA

Osmanlı Devleti Kısaca

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.