Osmanlı Paşasından Savaşın Seyrini Değiştiren Konuşma
Yunan saldırıları karşısında ümidi kırılan ordunun başındaki komutan Abdelezel Paşa, ordusuna yaptığı konuşmayla savaşın seyrini değiştirdi.
Osmanlı askerleri, Yunan saldırısı esnasında top gülleleri yağmuruna maruz kaldı. Bu hazin hâli gören Paşa, o an yiğitlerin yardımına koşmaya çalıştıysa da düşmanın kesif top ateşinden dolayı bir türlü kulelere yaklaşamadı. Merhamet ve şefkatle dolu gönlü hem mahzun hem de gazaplı bir hâlde atını sağa sola sürerek:
“–Aman yâ Rabbî! Kardeşlerimiz cayır cayır yanarak şehîd düşüyorlar. Şu yiğit vatan evlâtları kulelerde mahvolacaklar. Âh bir akşam olup ortalık kararsa da, kendilerine yardım edebilsek!..” diye çırpındı ve akşamı zor etti.
Nihâyet ortalık kararır kararmaz da bir tabur asker aldı, kulelerde bulunan fedâkâr ve yiğit gâzileri kurtardı. Ertesi gün ise büyük bir hücum başlattı. Kendisi de bil-fiil harbe iştirâk ederek kahraman yiğitleriyle beraber yıldırım gibi düşman üzerine atıldı. «Allah, Allah» nidâlarıyla harbin akışına kapılıp en ön safa geçti. Bunun üzerine telâşlanan yanındaki kumandanlar, yetmiş yaşlarındaki ak sakallı bu kumandana kör bir düşman kurşununun isâbet etmemesi için:
“–Paşa Hazretleri! Düşman mermileri etrafınızda uçuşuyor; ne olur biraz geri çekilseniz!..” dediler.
Fakat yüreği nice gazâlarda pişmiş, cesur ve gözüpek bir kumandan olan Abdülezel Paşa, bu îkâza yiğitçe:
“–Ey gâziler! Bilirsiniz ki eceli gelmeden hiç kimsenin ömrü hitâma ermez. Elli yıldır muhârebe meydanlarında bu gerçeğe defalarca şâhid oldum. Ayrıca bilesiniz ki, yıllardır şu gönlüm şehîd olmak aşkıyla yanıp tutuşmaktadır. Hâl böyleyken benden, yerimi terk edip de geri çekilmemi sakın ola istemeyin!..” şeklinde, ders verici târihî bir mukàbelede bulundu.
Ardından cengâver askerlerine dönerek o kurşun yağmurları altında şunları söyledi:
“–Kahraman evlâtlarım! Dîn, namus ve vatanımıza göz diken düşmana haddini bildirmek vaktidir! «Allah, Allah» diyerek hücûm edelim!.. Eğer şu tepeyi zaptedersek, önümüzde çiçeklerle süslenmiş geniş bir zafer sahrâsı açılacaktır.
Gâzilerim! Analarınız sizi bugünler için doğurup büyüttü! Halîfe-i rû-yi zemîn olan Abdülhamîd Hân-ı Sânî Hazretleri sizi bugünler için yetiştirdi.
İmdi vasiyetimdir ki, eğer şu tepeyi zaptedip oraya hâkim olduğumuzu görmeden şehâdet şerbetini içersem, beni şehîd olduğum yere defnetmeyin! Mezkûr tepeyi mutlaka ele geçirip beni oraya defnedin! Eğer bunu başaramazsanız, bırakın cesedim toprak üstünde kalsın ve kurtlara kuşlara yem olsun!
Bize Allâh’ın yardımı rehber, Hazret-i Peygamber’in imdâdı mukadder, halîfe-i rûy-i zemînin teveccühü de yâver olacaktır. Haydi yiğitlerim! Bismillâh! Dâimâ ileri!..”
Bu sözlerinden sonra hızla düşman saflarına doğru at süren Paşa’nın ardından bir kasırga gibi esen Osmanlı askerlerinin bu şiddetli hücûmu karşısında Yunanlılar tutunamayıp kaçmaya başladılar.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş / Osmanlı, Erkam Yayınları