Osmanlı Sancakları Yeniden Hayat Buldu

Konya’da, Osmanlı döneminden kalma yedi Mevlevi sancağının replikası Mevlana Müzesi'nde sergilenmeye başlandı.

Konya’da, İl Kültür ve Turizm Müdürlüğü tarafından yürütülen proje kapsamında Osmanlı döneminden kalma yedi Mevlevi sancağının dikilen replikaları Mevlana Müzesinde sergileniyor.

Çalışma, Konya Olgunlaşma Enstitüsünce alanında uzman 40 kişilik ekiple 6 ayda el işçiliği ile yapılan replikalar hakkında bilgi veren İl Kültür ve Turizm Müdürü Abdüssettar Yarar, orijinal sancakların deforme olmasından dolayı sergilenemediğini söyledi.

SANCAKLAR KONYA OLGUNLAŞMA ENSTİTÜSÜ’NE YAPTIRILDI

Geçmişte Anadolu'nun yanı sıra farklı coğrafyadaki Mevlevihanelerden, Mevlana Dergahı’nın bulunduğu Konya’ya sürekli hediyeler gönderildiğini belirten Yarar, bunlar arasında sancakların dikkati çektiğini ifade etti.

Sancakların Mevlana Müzesi'nde muhafaza edildiğini anlatan Yarar, şöyle devam etti:

“Bunlar Mevlana Müzesi'nin envanterine kayıtlı, Manisa, Girit, Alay, Sille, Gelibolu, Mevlevi ve Bozkır sancaklarıdır. Osmanlı döneminden kalan bu sancaklar uzun süredir Mevlana Müzesi’nde muhafaza edilmekteydi. O dönemde birçok tekke, fetihler için dervişlerini asker olarak gönderdiği için bunlar da çeşitli Mevlevihanelerin savaşa giderken kullandığı sancaklar olmuştur. Ancak sancakların zamanla deforme olmasından dolayı sergilenemediğinden, replikalarının yapılması için çalışma başlattık. Bunu da Konya Olgunlaşma Enstitüsü’ne yaptırdık.”

FETİH SURESİ SANCAĞA İŞLENDİ

Yarar, replikası yapılan sancakların mavi, kırmızı, pembe, yeşil ve sarı renklerden oluştuğuna işaret ederek, “Replikalar o dönemdeki hatlarla ve orijinaline uygun kumaşlar imal edilerek hazırlandı. Geçen ay Şeb-i Arus törenleri sırasında Mevlana Müzesi'nde niyaz penceresinin olduğu salonda sergilenmeye başlandı. Sancakların üzerinde besmele, Saff Suresi’nin 13. Ayeti, Fetih Suresi’nin ilk ayeti ve ‘padişahım çok yaşa’ ile hilal, kılıç ve el gibi motifler bulunuyor.” diye konuştu.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.