Osmanlı'da Kurban Bayramları

Osmanlı Devleti'nde Kurban merasimleri nasıl yapılırdı? Törenler hangi sarayda ifa edilir; padişahlar adına kaç hayvan kesilir ve askerlere nasıl ikramiyeler verilirdi?

1. BAYRAMLAR

Osmanlı kültür hayatında önemli bir yeri olan bayramlar için Saray’da ve halk arasında özel törenler tertiplenirdi. Saray’da Padişah ile yapılan bayramlaşmaya Muayede Alayı ya da Resm-i Muayede adı verilirdi.

2. CÜLÜSLERDEN SONRAKİ EN ÖNEMLİ TEBRİK

Osmanlı sarayında cülus tebrikinden sonra en ehemmiyetli merasim Ramazan ve Kurban Bayramlarında yapılan tebriklerdi. Zira Bayram merasimleri, mahiyetine istinaden yapılmakla birlikte, Osmanlı hanedanının ihtişamını ortaya koyması açısından da çok önemliydi. Çünkü İslam dünyasında iktidar sadece askeri güçle değil, saray ihtişamıyla ve zengin kamu törenleriyle de ölçülürdü. Osmanlı Devleti’nde resmi düzeyde bayramlaşma bir merasim çerçevesinde icra edilmiştir. Fatih Kanunnamesi ile söz konusu merasimin usul ve esasları belirlenmiş ve bu yöndeki düzenleme çok az değişikliklerle uzun müddet devam etmiştir.

6918b1f60b1898f61483c31084c02a50_big_r

3. BAYRAM ALAYI

Osmanlı padişahlarının bayram namazlarını kılmak için saraydan camiye gidiş ve dönüşleri sırasında yapılan merasimdir. Padişahın namaza gidiş gelişini Paus Lucas eserinde şöyle dile getirir: “At üzerindeki hükümdarın ihtişamı ile hiçbir şey mukayese edilmezdi. Bindiği ve yedekte götürdüğü atları yeryüzünün en güzel atları idi. Atların koşumları altın, inci ve mücevherlere boğulmuştu. Üniformaların çeşitliliği ve debdebesi, atların güzelliği ve koşumlarının zenginliği ve subayların çokluğu içinde alay intizam ve hem kendisinden hem de seyreden halktan gelen dikkate şayan bir sessizlik içinde yol alıyordu. Gerçekten de dünyanın en eğlenceli ve en meraklı gösterisi idi.

4. BAYRAM TEBRİK MERASİMLERİ

19’uncu yüzyılın ortalarına kadar Topkapı Sarayı’nda, 1867 yılından itibaren (Sultan Abdülhamid döneminde Yıldız Sarayı’nda yapılan iki bayram töreni hariç) Dolmabahçe Sarayı’nın orta kısmındaki Büyük Muayede Salonu’nda yapıldı. Sultan II. Abdülhamid döneminde ve yirminci yüzyılın başlarında bayramlar daha sade bir biçimde kutlanmakla birlikte temel unsurlar devam etti.

5. BAYRAM NAMAZI

Bayram namazı için gidilecek camiyi bayramdan önce padişahın kendisi seçer, bu, genellikle Ayasofya veya Sultan Ahmet camilerinden biri olurdu. Padişahların bayramın birinci günü sabah namazını Hırka-i Saadet Dairesi’nde kılmaları adet idi. Darüssaade Ağası ile Silahdar Ağa ve sair Padişah yakınları bayramlaşmayı burada yaparlardı.

6. KURBANLIKLAR

Bir yabancı seyyahın kalemiyle Osmanlı payitahtındaki bir Kurban Bayramı şöyle anlatılır: “Tanzimat öncesinde sığır eti pek makbul olmadığından koyun eti tüketilirdi. 17 Kasım Cuma günü Türklerin bayramı idi… Bayram üç gün devam etti. Bu bayramda pazara pek çok koyun getiriliyor. Herkes koyun yemek istiyor. Fakirlere de et dağıtıyorlar ve birbirlerine ikram ediyorlar. Bayramda çok neşeli oluyorlar... Hali vakti yerinde olanlar koyun kesip fakirlere dağıtıyor. Bu bir nevi sadaka oluyor. Türkler buna kurban diyorlar.”

7. PADİŞAH'IN KURBANLIK HAYVANLARI

Kurban Bayramı’nda Padişah’a mahsus hazırlanan koç, özel kıyafetli vazifeliler tarafından beslenir ve taşınırdı. Kurban bayramlarında padişah için 9 baş kurban kesilir, bunların ikisi arife günü akşamı Topkapı Sarayı’nda kesilip adandığı medreseye gönderilirdi. Diğer yedisi ise bayramın birinci günü sabahı, Sultan'ın merasimden Saray’a dönüşünde binek taşı önünde arabadan inişlerinde merasim ile kesilirdi.

000ada4c22c3bebb5ddba3ac52582cae_big_r

8. BAYRAM İKRAMİYESİ

Bayramdan önce subaylara ve memurlara birer maaş ikramiye dağıtılırdı. Ancak devlet hazinesinin zor durumda olduğu dönemlerde bazen bu ikramiye yarım maaşa düşürülmüş, bazen de hiç verilmemiştir. Ayasofya, Sultanahmet, Süleymaniye, Fatih gibi büyük camilerin ulemaya kürk bahası veya iftariye adı altında hediyeler dağıtılırdı. Cezasının üçte ikisini çekmiş mahkûmların bir kısmı, Bayram vesilesiyle, affedilirdi.

9. BAYRAMLARDA ASKER VE ZAPTİYELER

Bayramlarda askere şeker, kuzu eti, helva ve salata verilirdi. Zaptiyeye ise birer adet fes ve püskül verilir veya bedeli ödenirdi. Bayramın birinci günü, hapishanelerdeki mahkûmlara da helva dağıtılırdı.

4c995baf1cee9abdb71de09ed41813eb_big_r

10. BAYRAM VE TATİL

Bayram günleri, Devlet-i Aliyye-i Osmaniye’de tatil günleri olarak ilan edilmiştir. Ancak devletin zor durumda olduğu zamanlarda Bayram tatilleri kısa tutuldu. Örneğin 1919 yılı Kurban Bayramı’nda, ülkenin içinde bulunduğu durum nedeniyle bayramın üçüncü ve dördüncü günlerinde devlet daireleri açılmış ve bütün memurlar işlerinin başında mesaiye devam etmişlerdir.

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.