Osmanlı'da Surre-i Hümâyûn Kültürü

İstanbul’dan başlayıp Haremeyn’e uzanan bir muhabbet destânı: Surre-i Hümâyûn… “Bir para kesesi demek olan «surre»den nasıl bir destan çıkmış, insanlar o mukaddes mekânlara nasıl büyük bir muhabbetle bağlanmışlar?” merak ediyorsanız; bu kitaba bir göz gezdirmeniz yeterli…

On ayrı kalemden çıkan metinlerle oluşturulan “Dersaâdet’ten Haremeyn’e Sürre-i Hümâyûn” adlı eser; tablo, fotoğraf ve çizimleriyle buram buram o günlerin hasretini ve Mekke-Medîne muhabbetini günümüze taşıyor. Büyük bir emek mahsulü olduğu kesin… Yayınevi de, teknik özellikler itibariyle gereken bütün ayrıntıları düşünmüş. Bu kitap şimdiden, kütüphânelerde “evlâdiyelik” kalacak “muhalled” (klasik) eserler arasına girmiş bile…

Muhtevâsına gelince, giriş yazılarından sonra I. Bölüm’de, “Dersaâdet’ten Mekke ve Medîne’ye Gönderilen Surre-i Hümâyûn” işlenmiş. Surre hakkında mâlumâtlar, Surre Emîni, Akkâmlar, Surre Alayı, Yol Güzergâhı, Medîne’ye Varış, Medîne’den Mekke’ye Yolculuk vb. birçok başlıkla, seyahatin durakları adım adım anlatılmış.

ÜÇ BÖLÜMDE SURRE YOLCULUĞU

Bu bölümün sonunda “Ayrılık Çeşmesi” , “Harem’den Haremeyn’e Surre-i Hümâyun’un Denizden İhrâcı” ve “Başbakanlık Osmanlı Arşivinde Surre Defterleri” başlıklı yazılar, ilk bölümü zenginleştirmiş.

1. Bölüm, “Mısır’dan Haremeyn’e Surre Gönderilmesi” konu alıyor. Bu bölümde de mahmillerin çeşit ve tarihleri, Mısır Mahmili’nin geçmişi ve özellikleri anlatılmış.

III. Bölüm, “Mekke ve Medine’ye Surre Alayı ile Gönderilen Örtüler” ve son bölümde de “Osmanlı Hac Kervanları, Hac yolu Güzergâhı ve Mevlid Alayı” hakkında bilgi verilmiş.

ALLAH'IN DAVETİNE KOŞMAK

Pek çok vesika, fotoğraf ve çizimle zenginleştirilmiş bu eserden siz değerli okuyucularımıza tadımlık bir parça sunuyoruz:

“Surre alayı ile Üsküdar’dan ayrılan hac yolcuları, Anadolu’dan Şam’a, Medine’den Mekke’ye kadar duâlarla yol alırlar ve ibadet neşvesi içinde menzillerinden aslâ geri kalmak istemezlerdi. Gittikleri yerlerde de çil çil altınlar serpen bu duâ kervanının tek bir maksadı vardı: Hiçbir kimseye ve hiçbir beldeye külfet etmeden Allâh’ın dâvetine koşmak, yeryüzünün merkezi Kâbe’ye sağsâlim ulaşmak… Onun için bu kutlu kervan, geçtiği her şehirde, ziyaret ettiği her beldede sevinçle karşılanır ve hürmetle uğurlanırdı.”

Kaynak: Hatice K. Akyüzlü, Şebnem Dergisi, Ağustos 2015, 126. Sayı

 

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.