Otlukbeli Savaşı Kısaca

Otlukbeli Savaşı ne zaman, nerede ve kimler arasında yapılmıştır? Otlukbeli Savaşı nedenleri ve sonuçları nelerdir?

Otlukbeli Savaşı, Osmanlı Devleti ile Akkoyunlular arasında 1473 yılında yapılan meydan savaşıdır.

Fâtih Sultan Mehmet’in Trabzon Rum Devleti’ni ortadan kaldırmasından ve Orta Anadolu’da Karamanoğulları üzerinde hâkimiyet tesis etmesinden sonra doğuda en güçlü rakibi, o sıralarda İran ve Doğu Anadolu’nun önemli bir kısmına sahip olan Diyarbekir-Tebriz merkezli Akkoyunlu Devleti olmuştu.

OTLUKBELİ SAVAŞI’NIN NEDENLERİ VE SONUÇLARI

Akkoyunlular’ın başında bulunan Uzun Hasan, Anadolu’da Timur’un siyasetine benzer faaliyetler yürüttü. Osmanlılar’la savaş halindeki Venedikliler ve Macaristan, Rodos şövalyeleri, Kıbrıs Krallığı ile Osmanlı aleyhine ittifak yapmaya çalıştı. Uzun Hasan ordusunun eksikliklerinin farkında olduğu için Venedik’ten ısrarla top ve tüfek istedi.

Uzun Hasan, kendisine sığınan Karamanoğulları’ndan Pîr Ahmed ve Kasım beylerle İsfendiyaroğlu Kızıl Ahmed Bey’in tahrikleriyle 1472 yılında 20-30 bin kişilik bir orduyu Osmanlı topraklarına gönderdi. Akkoyunlu Emîr Ömer Bey, Tokat üzerine yürüyerek şehri baştan başa yağmaladı ve yaktı. Kısa bir süre sonra 1472 kışında bu defa Yûsufça Mirza kumandasındaki 20 bin kişilik bir Akkoyunlu ordusu Karaman’a yürüdü. Karamanoğlu Pîr Ahmed Bey, Akkoyunlu desteğiyle Karamanlı topraklarını ele geçirdi.

Akkoyunlu ordusunun Osmanlı topraklarındaki harekâtının haberi İstanbul’a ulaşınca Fâtih Sultan Mehmet otağını Üsküdar’a kurdurup sefer hazırlıklarını başlattı. Vezîriâzam İshak Paşa görevden alınıp yerine Mahmud Paşa tayin edildi. Akkoyunlular üzerine Konya Valisi Şehzade Mustafa gönderildi. Osmanlı ordusu, Ağustos 1472’de Akkoyunlu kuvvetlerini Eflâtunpınarı denilen yerde mağlûp etti.

Papalık, Venedik, Napoli ve Rodos şövalyelerinin meydana getirdiği seksen yedi gemilik Haçlı donanması Uzun Hasan’la temas kurabilmek ve Karamanlılar’a yardım edebilmek için Silifke ve Kızkalesi’ni (Gorigos) alıp Karamanlı Kasım Bey’e verdiler. 13 Eylül 1472’de İzmir’e saldırarak şehri ele geçirdiler.

Bütün kış her iki taraf nihaî karşılaşmanın hazırlıklarını tamamlamaya çalıştı. Uzun Hasan Fâtih Sultan Mehmet’e yazdığı bir mektupta Kapadokya ve Trabzon’un kendisine verilmesi şartıyla barış yapabileceğini bildirdi. Fâtih Sultan Mehmet cevabî mektubunda ağır sözlerle Uzun Hasan’ı baharda savaşa davet etti. Fâtih, sınırları güvenli hale getirmek için Venedik, Macaristan’a bir elçi göndererek barış teklif etmişti. Padişah ayrıca Memlükler’le de bir ittifak yaptı.

Uzun Hasan bu sırada müttefiklerinin faaliyetlerini ve yardım geldiğini haber alınca Osmanlılar’a karşı harekete geçti. Venedik’in Uzun Hasan’a gönderdiği ateşli silâhlar da bir türlü Akkoyunlular’a ulaştırılamadı.

Bütün hazırlıklarını tamamlayan Fâtih Sultan Mehmet, yerine oğlu Şehzade Cem’i tayin ettikten sonra hareket etti. Osmanlı ordusunun mevcudu 70 bin ile 100 bin, Akkoyunlu ordusu 70 bin kişi civarındaydı.

Otlukbeli’nde yapılan savaşı Osman Devleti kazandı. Uzun Hasan savaş alanından kaçmak zorunda kaldı. Sekiz saat süren bu muharebede Akkoyunlular 10 bin Osmanlılar yalnızca bin kişi kaybetti. Osmanlılar’ın galibiyetinde top ve tüfek üstünlüğünün büyük rolü oldu. Osmanlılar bu savaşta çok sayıda esir aldı.

Not: Prof. Dr. Erhan Afyoncu’nun Otlukbeli Savaşı makalesinden faydalanılmıştır.

Kaynak: DİA

İslam ve İhsan

OSMANLI DEVLETİ KISACA

Osmanlı Devleti Kısaca

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.