Özel Çocuklar ve Aileleri

Özel çocuklara sahip olmak kimsenin istemeyeceği bir durumdur. Peki bu durumda özel çocuğa sahip ailenin psikolojisi nasıl olur? Özel gereksinimli çocuğa sahip ailelerin geçirdiği aşamalar nelerdir? Özel çocuğa sahip ailelere öneriler.

Özel ihtiyacı olan bir çocuğa sahip olmak, dünyada kimsenin arzu etmeyeceği bir durumdur. Evlât sahibi olmaya karar verdiğinde insanlar, bu durumu akıllarına bile getirmezler. Birçok sebep yüzünden hayata engelli gelen çocuk, anne ve babaya derinden tesir eder. Her şey allak bullak olmuştur. Duygular, davranışlar, düşünceler karma karışık olur. Ya anne karnında durumu öğrenmiştir, hazırlıklıdır ya da her şeyi doğumda öğrenir. Her iki durumda da hâdiseyi kabul etmek zordur ve mutlaka bir yanlışlık olabileceği duygusunu yaşar. Ne yapmalı, nasıl yapmalı ki durumu düzeltmeli düşüncesinde yoğunlaşır. Etrafı duymaz, görmez, kendini suçlar. Nasıl bir hatanın bu duruma sebep olduğunu düşünür durur.

ALLAH’IN İKRAMI

Hâlbuki her evlât, Allâh’ın bir ikramı ve hediyesidir. Mâsum, tertemiz bir şekilde dünyaya gelmiştir ve anne-babalarına emanet edilmiştir. Evlâdına bir kahır, bir yük olarak bakmayan, onu Allâh’ın kendisine ikrâmı ve cennet dâvetiyesi olarak gören anne-babalar, büyük bir teslîmiyet ve rızâ ile evlâtlarını bağırlarına basarlar.

ÖZEL GEREKSİNİMLİ ÇOCUĞA SAHİP AİLELERİN GEÇİRDİĞİ AŞAMALAR

Ama böyle bir îman ve gönül ikliminden mahrum anne-babalar, evlatlarının doğumuna neredeyse hiç sevinemezler. Ya durumu kökten inkâr ederler ya da istemeye istemeye kabul... Kabul etmeden önce de mutlaka bir inkâr müddeti yaşar, yani hemen durumu kabul etmekte zorlanırlar. Kabul ettikten sonra, mecbûren “duruma uyma” süreci başlamış olur. Bundan sonra neler yapılabileceğine odaklanır ve problemleri azaltmak için çareler aramaya başlarlar. Bu arada çocuğunu çevreye de kabul ettirmeye çalışırlar.

ÖZEL ÇOCUĞA SAHİP AİLE

Çevre, özel ihtiyacı olan bir çocuğa sahip olan anne-babaya biraz acıyarak, üzülerek bakar. Anne-baba, bu duyguların farkındadır ve:

“-Biz bebeğimizle mutluyuz, çaresiz değiliz, bize acımayın!” der gibi durmak zorunda hisseder kendini... Aslında çocuklarının şimdi ve gelecekleri hakkında endişe yaşarlar. Normal çocuğu olan anne-babadan farklı yanlarından biri de:

“-İlerde bana bir şey olursa, bu çocuğum ne yapar?” düşüncesidir. Sonra, okula gidebilecek mi, evlenebilir mi… vs.

Bütün bu sorularının cevabı olsun veya olmasın, dertlerini paylaşmaya ve başlarına gelen sıkıntılarda devamlı desteğe ihtiyaçları vardır. Engelli bir çocuğa sahip anne-babalarla sıkıntılarını paylaşmak ve bu çocuklarımız için hazırlanmış eğitim kurumlarında yararlanmak faydalı olacaktır. Yaşadıkları üzüntüden sıyrılıp kendi kaderlerini paylaşan dostlar bulmak, onlara yalnız olmadıklarını hissettirecektir. Psikolojik danışmanın yanı sıra eş-dost desteği, onlara yaşadıkları karamsarlığı atlatmalarında yardımcı olacaktır.

ÖZEL ÇOCUĞA SAHİP AİLELERE ÖNERİLER

Âile, çocuğu evde kaderine terk etmemeli, onun için hazırlanmış eğitim kurumlarını araştırmalı ve bu konuda elini çabuk tutmalıdır. Engelliyi avuç açar hâle getiren, aslında onu ihmal edendir. Erken eğitimle engel düzeyine göre birçok çocuğumuz hayata tutunabilir, iş ve meslek sahibi olabilir.

Engelli fertlerimizi sevgiden, hoşgörüden, eğitimden mahrum bırakırsak, yarın bizim için gerçekten engel olacaklar. Asıl engel cehalettir, görmemektir ve saygı duymamaktır. Onları bir köşede oturtmamalı, yeteneklerini geliştirmelerine yardımcı olmalıyız ki, tüketici durumundan üretici duruma geçsinler ve hayat boyu mutlu olsunlar.

Kaynak: Ayşe Bay, Şebnem Dergisi, Sayı: 178

 

İslam ve İhsan

İSLAM’DA ENGELLİ HAKLARI

İslam’da Engelli Hakları

ENGELLİYE ŞİFA OLAN HASLET

Engelliye Şifa Olan Haslet

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.