Özü-sözü Bir Olmama Hastalığı

Hazret-i Ali -kerremallâhu vecheh-, ilmin amel etmek için olduğunu şu sözlerle vurgularken, inananları özü-sözü bir olmama hastalığına karşı uyarır:

“Ey ilim müntesipleri!.. Bildiklerinizle amel ediniz. Çünkü âlim; öğrenip amel eden, ilmi, ameline uyan kimsedir. Yakında bazı topluluklar belirecek, taşıdıkları ilimleri boğazlarından aşağıya inmeyecek, içleri dışlarına uymayacak, yaptıkları ilimle bağdaşmayacak!.. Halka halka oturup birbirlerine karşı övünecekler. Kişi, kendi halkasında oturan birinin, bir başka halkaya gidip oturduğunu gördüğünde ona kızacak. İşte böyle kimselerin o meclislerinde yaptıkları ameller, Allâh’ın katına yükselmez.”

Sahabîler, Kur’an âyetlerinin içerdiği hükümleri öğrendikten sonra, hayatlarına geçirip tatbik etmeden yeni âyetleri öğrenmezlerdi. Böylece hem ilmi, hem de ameli gerçek mânâda kavramış olurlardı. Abdullah bin Mes’ud bu konuda şöyle der:

“-Biz, Rasûlullah’tan Kur’ân’dan on ayeti öğrendiğimizde, bu on ayetin içindeki hükümleri öğrenmedikçe, diğer on âyete geçmezdik.”

AMEL OLMADAN İLİM BİR İŞE YARAMAZ!

Sevgili Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- şöyle buyuruyor:

“İstediğiniz ilmi öğrenin. Allâh’a yemin ederim ki, ilim toplamakla (âlim olmakla), amel etmedikten sonra ecir ve sevap kazanamazsınız.” (Muhtâru’l-Ehâdîs, hadis no: 470)

“İnsanlar helâk olur, ancak bilenler kurtulur. Bilenler de helâk olur, ancak bildiklerini yaşayanlar kurtulur. Bildiklerini yaşayanlar da helâk olur, ancak ihlâslı olanlar kurtulur. İhlâslı olanlar da her an onu kaybetme tehlikesiyle karşı karşıyadırlar.” (Keşfü’l-Hafâ, II, 312)

Bu husûsla alâkalı olarak Rabbimiz, Kur’ân-ı Kerîm’inde meâlen şöyle buyurmaktadır:

“Kendinizi unutur da başkalarına mı iyiliği emredersiniz?” (el-Bakara, 44)

“Ey îmân edenler, yapmayacağınız şeyleri niçin söylersiniz? Şüphesiz ki bu kötülük cihetinden çok büyüktür.” (es- Saff, 2-3)

İlim sıfatı, yüce Rabbimizin yüce sıfatlarındandır. Güzel isimlerinden birisi de: “el- Alîm” olup, kulların sahip olduğu ilim, Cenab-ı Hakk’ın küllî ilminden bir cüzdür. Bu kadar kıymetli bir pâyeyi alıp da amel etmemek, Cenâb-ı Hakkın:

“De ki: Bilenlerle bilmeyenler bir olur mu? Ancak temiz akıl sahipleri (bunları) düşünürler.” (ez-Zümer, 9)

“Allah, sizden îman etmiş olanlarla, kendilerine ilim verilmiş bulunanların derecelerini yükseltir.” (el-Mücâdele, 11)

“Allah’tan kulları arasında (hakkıyla) ancak âlimler korkar?” (Fâtır, 28) âyetlerini basite almak olur.

Ehl-i Beyt’ten İmam Muhammed Bâkır Hazretleri:

“-İlmi ile âmil olup, insanların kendisinde ilim aldığı âlim, bin âbidden daha üstündür. Yetmiş bin âbidin ölümünden çok, ilmiyle âmil olan bir âlimin ölümüne şeytanın sevindiği kadar kimse sevinmez!” buyurmuşlardır.

“Kim bildiği ile amel ederse, Allah ona bilmediklerini de öğretir.”

Ve bir başka rivayette:

“Bilmediği ilme onu vâris kılar” hadîs-i şerîfleri, amel etmenin, en büyük ilim davet edicisi olduğunu ifade etmektedirler. Hikmet ehlinden birisi de ilim-amel münasebeti hakkında şunları söylemektedir:

“İlmin artması amel iledir. Dünya hayatında ilimle amel birleşir, aralarında sevgi, birlik ve beraberlik olursa, artma ve çoğalma meydana gelir. Ebedî ve yok olmayan mülkü elde ettirir.”

Kaynak: Fatma Hâle Sağım, Şebnem Dergisi, 132. Sayı, Şubat 2016

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.