Özür Kanı Hakkındaki Hükümler ile İlgili Hadisler

Bir kadın devamlı kan gelmesi durumunda ne yapmalı? Özür kanı hakkındaki hükümler ile ilgili hadisler...

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in ailesi Ümmü Seleme radıyallahu anha’dan:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’in sağlığında kendisinden devamlı kan gelen bir kadın vardı.

Ümmü Seleme o kadına Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den fetva istedi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem bu hastalık ona gelmezden önce her ay kaç gün, kaç gece hayız görüyorsa o kadar beklesin, o kadar müddet namazı bıraksın. O müddet geçince yıkansın, sonra eteğine kana mani olacak bez bağlasın. (Özür kanı akarken) namazını kılsın, buyurdu.(Ebû Dâvûd, Taharet, 108/274; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 52, n. 209, s. 116, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 115,n. 263, s. 204. c. 1Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 52, n. 209, s. 116, c. 1; İbn-i Mâce, Kitâb’ut-Tahâret, b. 115,n. 263, s. 204. c. 1)

Hadisin Açıklaması

Hiç kesilmeden kan gören kadının gördüğü bu kana istihaza kanı denir. Özür kanı demektir. Böyle devamlı kan gören kadın bu hastalığa tutulmadan önce her ay kaç gün aybaşı görüyorsa, o kadar gün hesaplar, namazını terk eder. Sonra yıkanır, kanın akmasını önleyecek bir bez bağlar namazını kılar.

*

Ümmü Seleme radıyallahu anha’dan rivâyet olunmuştur:

Bir kadın devamlı kanama geçiriyordu. Bir önce geçen hadisin manâsını zikretti.

Leys rivâyetinde şöyle dedi: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem “hayız günleri biter, geride kalır, Namaz vakti de gelirse, yıkansın ila ahîrîhi.” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 108/275; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 52, n. 209, s. 116, c. 1)

*

Ensardan bir kimseden nakledildiğine göre radıyallahu anh:

Bir kadın devamlı kanama geçiriyordu. Râvî yukarıdaki Leys hadisinin manâsını zikretti. (Ebû Dâvûd, Taharet, 108/276)

*

Nafî’den Leys’in İsnâdı ile bir önceki hadisle aynı manâda Nâfî radıyallahu anh’dan rivâyet olunmuştur:

“(O kadın) o müddet kadar namazı bıraksın, o, müddet bitince, namaz vakti girdi mi yıkanıp bir elbise ile kokulansın ve namazını kılsın,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 108/277)

Hadisin Açıklaması

İstifzar: Bir bezle tıkamak veya beze koku sürerek bağlayıp kanın kokusunu gidermek demektir.

*

Ümmü Seleme radıyallahu anha’dan Süleyman b. Yesar Ümmü Seleme’den yukarıda geçen olayı nakletti ve şöyle dedi:

Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem: “Namazı bırakır, hayız müddetinden sonra yıkanır. Bir bezle kokulanır ve namazını kılar,” buyurdu.

Ebû Dâvud dedi ki: Bu hadisteki hayızlı kadının ismi Fatma bint-i Ebû Hubeyş’tir. Hammâd bin Zeyd Eyyüp’ten naklen böyle söyledi. (Ebû Dâvûd, Taharet, 108/278)

*

Aişe radıyallahu anha’dan:

Ümmü Habibe radıyallahu anha Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e özür kanından sordu. Hz. Aişe şöyle diyor:

Ümmü Seleme’nin çamaşır kabı kanla doluydu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona: “Haiz adetin kadar beklersin, sonra yıkanırsın,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 108/279; Müslim, Kitâb’ul-Hayız, b. 5, n. 334, s. 182, c. 1; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 52, n. 207,s. 117, c. 1)

*

Urve bin Zübeyr radıyallahu anh’dan:

Fatıma bint-i Ebû Hubeyş ona şöyle anlatmış: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e devamlı kandan şikâyetle hükmünü sordu. Rasûlullah ona, “O, bir damar (Arızası)dır, dikkat et hayz günlerin gelince namaz kılma, adet günlerin geçince yıkan ve iki âdet arasında (özür kanı aksa da) namazını kıl,” buyurdu. (Ebû Dâvûd, Taharet, 108/280; Neseî, Kitâb’ut-Tahâret, b. 52, n. 201, s. 116, c. 1)

*

Urve bin Zübeyr radıyallahu anh’dan:

Fatma bint Hubeyş, Esma’ya emrettiğini veya Esma, Fatma bint-i Hubeyş’in kendisine Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’e sormasını emrettiğini bana haber verdi. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem namaz kılmayıp oturduğu günleri yine oturmasını, bitince yıkanmasını emretti.

Ebû Dâvud dedi: Bu hadis-i Urve bin Zübeyr Zeynep bint-i Ümmü Seleme’den rivâyet etti. Cahş’ın kızı Ümmü Habibe istihaza kanına tutulmuştu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona hayız günlerinde namazını terketmesini, sonra yıkanıp namaz kılmasını emretti.

Ebû Dâvud dedi ki: (Katade Urve’den hiç bir şey işitmemiştir.)

İbn-i Uyeyne Amra’dan, Amra’nın Hz. Aişe’den rivâyet ettiği hadise ziyade etti. Ümmü Habibe özür kanı görüyordu. Rasûlullah’a hükmünü sordu. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona hayız günlerinde namazı terk etmesini emretti.

Ebû Dâvud dedi ki: Bu İbn-i Uyeyne’den vehimlidir. Şu ziyade Huffaz’ın Zührî’den rivâyetlerinde yoktur. Ancak Süheyl bin Ebi Salih’in zikrettiği müstesna, Humeydî şu hadis-i İbn-i Huyeyne’den rivâyet etti. Orada Hayız günlerinde namazı terk eder demedi, (Mesruk’un hanımı Amr’ın kızı) Kamır Hz. Aişe’den rivâyet etti.

Özür kanı gören kadın hayız günlerinde namazı terk eder sonra yıkanır.

Abdurrahman bin Kasım babasından şöyle rivâyet etti: Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona hayızı miktarınca namazı terk etmesini emretti.

Ebû Beşir Cafer bin Ebi Vahşi’ye İkrime’den, o da Rasûlullah’tan rivâyet edip Cahş kızı Ümmü Habibe özür kanı gördü diyerek geçen hadisin mislini zikretti.

Şerik Ebi’l-Yakzan’dan Adî bin Sabit’ten, o da babasından, o da dedesinden, o da Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem’den rivâyet etti. (Devamlı) özür kanı gören kadın, hayız günlerinde namazını terk eder, sonra yıkanır ve namazını kılar. Âlâ bin Müseyyeb Hâkim’den o da Ebû Cafer’den rivâyet etti.

Gerçekten Sevda radıyallahu anha istihaza (özür kanı) gördü. Rasûlullah sallallahu aleyhi ve sellem ona emretti, o da hayız günleri geçince yıkandı ve namazını kıldı.

Said bin Gubeyr Ali ve İbn-i Abbas’tan rivâyet etti.

Özürlü kadın hayız günlerinde (Namazını kılmaz) oturur.

Yine bunun gibi Benî Hâşim’in azatlısı Ammar ve Talk bin Habib bunu İbn-i Abbas’tan rivâyet ettiler, yine bunun gibi Mâlik el-Haş’emî Ali radıyallahu anh’dan bunu rivâyet etti. Yine böyle Şabî, Mesruk’un hanımı Kamir’den o da Aişe radıyallahu anha’dan rivâyet ettiler.

Ebû Dâvud dedi ki: Bu Hasan, Said bin Müseyyeb, Ata Mekhul, İbrahim Salim ve Kasım’ın kavlidir.

İstihaza gören kadın hayız günlerinde namazı terk eder. Ebû Dâvud dedi ki: Katade Urve’den hiç bir şey işitmemiştir. (Ebû Dâvûd, Taharet, 108/281)

Kaynak: İbrahim Koçaşlı, Sünen-i Ebî Davud ve Tercemesi, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

ÂDETLİ KADINA YASAKLANAN ŞEYLER

Âdetli Kadına Yasaklanan Şeyler

KADINLARIN ÖZEL HÂLLERİ (ÂDET, LOHUSALIK VE İSTİHÂZE) İLE İLGİLİ HADİSLER

Kadınların Özel Hâlleri (Âdet, Lohusalık ve İstihâze) ile İlgili Hadisler

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.