Özür Sahibi Kimse Nasıl Abdest Alır?
Özürlü hallerde nasıl abdest alınır? Özür sahibi kimse ne zaman abdest alır? Mezheplere göre özürlü kimselerin abdesti.
Sürekli burun kanaması, idrarı tutamama, sürekli kusma, yaranın sürekli kanaması, aşırı ishal, sık sık yellenme, kadınların akıntısı gibi abdesti bozan rahatsızlıklara “özür (mazeret)”, böyle kimselere de “özürlü (mâzur- mâzure)”denir.
İslâm dini ibâdetler için belli süreler koymuştur. Bunların zamanında yerine getirilmesi hem bir görev hem de bir haktır. İslâm, kişiye gücünün üstünde bir yük yüklemez ve zorlukla karşılaşılan her konuda kolaylık ilkesi devreye girer. Buna göre özürlü kişiler için özel hükümler getirilerek, onların da ibâdetlerini süresi içinde yapmalarına fırsat verilmiştir.
Abdesti bozacak nitelikteki her hangi bir özrün geçerli olması için bir süre vardır. Şöyle ki: Bir özür, başlangıçta abdest alınıp namaz kılınacak kadar bir süre kesilmemek üzere, tam bir namaz vakti devam eder, daha sonra da her namaz vaktinde en az bir defa tekrar ederse, sahibi özürlü sayılır. Fakat böyle bir özür, tam bir namaz vakti içinde bir defa olsun ortaya çıkmazsa artık kesilmiş ve sahibi de özürlü olmaktan çıkmış bulunur.
Meselâ; bir kimsenin burnu, bir gün öğle vaktinin başından sonuna kadar yani ikindi vakti girinceye kadar, abdest alıp namaz kılacak kadar bir süre kesilmeksizin kanamaya devam eder ve bundan sonra da her namaz vaktinde bir defa olsun, kanarsa, o kimse özürlü sayılır.
ÖZÜR SAHİBİ KİMSE NE ZAMAN ABDEST ALIR?
Özürlü kimse her farz namaz vakti için abdest alır, bu özür halinin abdesti bozmadığı var sayılarak, o vakit içinde aldığı abdestle, onu bozan yeni bir durum meydana gelmedikçe, dilediği kadar farz, vacip, sünnet, edâ ve kaza namazı, Cuma ve bayram namazı kılabilir. Kâ’be’yi tavaf edebilir, Mushaf’ı tutabilir. Namaz vaktinin çıkmasıyla özürlü kimsenin abdesti bozulmuş olur. Delil şu hadistir: “Özür kanı gören kadın (müstehâza) her bir namaz vakti için abdest alır.” [1] Diğer özür sahipleri de buna kıyas edilmiştir. Özrün dışında, abdesti bozan başka bir durumun meydana gelmesiyle de abdest bozulur.
Bir özürlü, sabah namazı için tam vaktinde abdest alsa, bu abdest sabah namazının vaktinin çıkmasına kadar devam eder. Bu, vaktin çıkmasıyla, başka bir deyimle güneşin doğmasıyla sona ermiş olur. Artık bu abdestle başka bir namaz kılamaz. Ancak özrünün geçici olarak kesilmiş olduğu bir anda abdest almış ve henüz özür ortaya çıkmadan ve abdesti bozan başka bir durum da meydana gelmeden vakit çıkmış olursa, bu durumda, namaz vaktinin çıkmasıyla bu abdesti bozulmuş olmaz.
Fakat bu özürlü kimse, güneşin doğmasından sonra alacağı bir abdestle, öğle namazının vaktinin sonuna kadar, abdesti bozan başka bir durum meydana gelmedikçe, dilediği namazları kılabilir. Çünkü öğle vaktinin girmesi abdest bozucu değildir. Aynı şekilde bayram namazının vaktinin çıkması da özürlünün abdestini bozmaz. Çünkü bu, farz namaz vakti değildir.
MEZHEPLERE GÖRE ÖZÜRLÜ KİMSENİN ABDESTİ
Özürlünün abdesti, Ebû Hanîfe’ye göre, vaktin çıkmasıyla, Ebû Yûsuf’a göre, hem namaz vaktinin girmesiyle, hem de çıkmasıyla bozulur. Vaktin girmesiyle abdestin bozulması, yalnız öğle vaktinin girmesinde sonuç meydana getirir.
İmam Şâfi’ye göre, özürlünün, her namaz için ayrıca abdest alması gerekir. Onun abdesti, kıldığı namaz bitince, son bulmuş olur.
Bir özür sahibi, özrü kesilmiş olduğu halde, abdesti bozan başka bir durumdan dolayı abdest alır ve daha sonra müptelâ olduğu özrü yine ortaya çıkarsa, abdesti bozulmuş olur ve yeniden abdest alması gerekir. Çünkü önceki abdesti bu özürden dolayı değildi. Ancak özrü kesildiği halde, vakit içinde özründen veya abdesti bozan başka bir halden dolayı abdest alır ve o vakit içinde özrü ortaya çıkarsa, bu abdesti bozulmaz. Çünkü bu abdest hem özrü, hem de o abdesti bozan başka hal için alınmış sayılır.
Özürlü bir kimse; oturmak, namaz kılışını imaya çevirmek veya özrün bedendeki çıkış yerine sargı sarmak gibi yollarla özrün ortaya çıkmasına engel olursa, artık özürlü olma hükmü dışına çıkar.
Özürlü kimsenin çamaşırına özür yerinden çıkıp bulaşan kan, irin, cerahat gibi sıvılar, özrü devam ettiği sürece, namazının sıhhatine engel olmaz. Katı pisliğin bir dirheme ulaşması, sıvının ise avuç içinden fazla bir alana yayılması da sonucu değiştirmez. Ancak bu sıvı maddelerin arkası kesilmişse, bunların yıkanması gerekir.[2]
Sonuç olarak İslâm dini bir kolaylık dinidir. Özür sahipleri hakkında her türlü kolaylığı göstermiştir. Sargı ve mestler üzerine meshetmek ve su bulamayan için teyemmüm abdesti bunlar arasındadır.
Dipnotlar:
[1] Zeylâî, age, I, 204 [2] İbnü’l-Hümâm age, I, 124 vd; İbn Âbidîn age, I, 139, 281-283; Şürünbülâlî, Merâkı’l-Felâh, s. 25; Zühaylî, age, I, 288 vd.
Kaynak: Prof. Dr. Hamdi Döndüren, Delilleriyle İslam İlmihali, Erkam Yayınları