Patani'de Malay Müslümanlarla Hükümet Güçleri Arasındaki Çatışmalar Durdu Ama Ayrımcılık Bitmedi

"Patani'de devam eden askeri kurallar ve olağanüstü hal uygulamaları nedeniyle Müslümanlara karşı ırk ayrımcılığı ve şiddet eylemleri sürüyor. Hükümetin, Patani Müslümanlarına karşı uygulamaları hoşnutsuzluğa neden oluyor"

Tayland'da Malay Patani Müslümanları ile Tayland hükümeti güçleri arasında 2004'te yeniden başlayan çatışmalar ilk defa durma noktasına geldi ancak Müslümanlara yönelik ayrımcılık devam ediyor.

Tayland'daki Prince Of Songkla Üniversitesi Siyasal Bilimler Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Yasmin Sattar ve güvenlik endişeleri nedeniyle isminin Hayri El Patani olarak yazılmasını isteyen Patani muhalefeti lideri, Patani'deki son durumu ve bölge Müslümanlarının sorunlarını AA muhabirine değerlendirdi.

Doç. Dr. Sattar, bölgede 18 senedir devam eden çatışmaların neredeyse tamamen bittiğini ve Tayland hükümeti ile Ulusal Devrim Cephesi (Barisan Revolusi Nasional/BRN) arasında müzakerelerin sürdüğünü kaydederek şu ifadeleri kullandı:

"Tayland hükümeti ile BRN arasındaki görüşmeler devam ediyor ancak bazı şiddet olayları hala sürüyor. Durumun daha iyi olduğunu söyleyebilir miyiz? Emin değilim çünkü şiddet olayları azalsa da 18 yıllık çatışmalar yoksulluk, insan hakları ihlalleri ve eğitimsizlik gibi çeşitli sorunlara neden oldu. Mevcut durum daha iyi gibi görünmesine rağmen geleceğin ne getireceğini henüz kestiremiyoruz."

Tayland'da Müslümanların artan Müslüman karşıtlığı nedeniyle çeşitli alanlarda ayrımcılığa maruz kaldığını aktaran Sattar, "En belirgin ayrımcılık, Tayland'ın bazı bölgelerinde Müslüman karşıtlığının artması nedeniyle Müslümanlara yönelik bazı önyargıların hala devam etmesi. Tayland ordusunda Müslümanlara 'güvensizlik' devam ediyor. Kontrol noktalarında Müslüman erkeklerin Müslüman olmayanlardan daha fazla kontrol edildiğini görüyoruz." dedi.

Sattar, Patani'deki çatışmaların uzun yıllar devam etmesinin bölgeyi ekonomik olarak da zorladığını ifade ederek, şöyle devam etti:

"Gelecek nesiller ve Patani'nin olumlu gelişimi için eğitim desteği ve ekonomik güçlendirme gerçekten çok önemli iki husus. Müslümanların talepleri genellikle bu ikisine yönelik. Patani'deki halkın ihtiyaç duyduğu noktada, arzu ettikleri siyasi biçimde kendi başlarına istediklerini seçme hakkı olduğuna inanıyorum."

"Bazı okullarda kişisel önyargılarla Malayca kullanımına hala izin verilmiyor"

Sattar, bölge okullarında Malaycanın eğitim dili olarak kullanılmasının her geçen gün yaygınlaştığını belirterek, "Okulların çoğu Tay dilinde öğretim yapsa da bazı özel veya dini okullar yerel dil Malayca veya Arapça eğitim verebiliyor. Eğitimde dil özgürlüğü iyileştiriliyor ve hükümet bu konuda zorluk çıkarmıyor ama bazı okullarda kişisel önyargılarla Malayca kullanımına hala izin verilmiyor." dedi.

Tayland hükümetinin, Müslümanların kılık kıyafet yönetmeliği ve ibadetleri konusunda olumlu adımlar atarak bazı özgürlükler tanıdığını kaydeden Sattar, ancak bazı işyerlerinin ve eğitimcilerin kendi eğilimlerini koruyup hükümetin politikalarına rağmen Müslümanlara zorluklar çıkarabildiğini söyledi.

Sattar, Patani'de azınlık olan bazı Budistlerin, Müslümanlara verilen özgürlüklerle kendi alanlarını kaybetme endişesi taşıdıklarını aktararak, şunları dile getirdi:

"Patani'de bazı okul yönetimleri ve Budistlerin alanını kaybetmesinden endişe duyan bazı gruplar, kız öğrencilerin başörtüsü kullanmalarına izin verme konusunda rahat hissetmiyorlardı ancak bu dava mahkemeye intikal edince nihai karar, okulun bakanlığın başörtüsüne izin veren politikasına uyması yönünde oldu. Bazı okullar, Müslüman öğrencilerin sayısı az olduğu için henüz başörtülü üniforma planlamadı."

Olağanüstü halin devam etmesi ayrımcılığın bitmesini engelliyor

Patani muhalefetinin liderlerinden El Patani, bölgede çatışmaların durma noktasına geldiğini ancak Patani'de Müslümanlara yönelik ayrımcılığın olağanüstü hal nedeniyle hala devam ettiğini belirterek, "Patani'de hala askeri kural ve olağanüstü hal hükümleri uygulandığı için Patani Müslümanlarına karşı ırk ayrımcılığı ve şiddet eylemleri sürüyor. Hükümetin, Patani Müslümanlarına karşı uygulamaları hoşnutsuzluğa neden oluyor." şeklinde konuştu.

Patanli Müslümanların bölgedeki askeri uygulamalardan ve olağan üstü hal durumundan olumsuz etkilediğini ifade eden El Patani şunları kaydetti:

"Patanili Müslümanlar Tayland hükümetinin artık bölgedeki askeri ve olağanüstü hal hükümlerini kaldırmasını, bu bölgede yoğun olarak bulunan Tayland ordusunun geri çekilmesini istiyor. Bugün Patani'de durum bazen sakin, zaman zaman ise gergin olarak devam ediyor. Çatışmalar çok azalsa da henüz tamamen bitmedi. Uluslararası toplumun Patani'deki insan hakları ihlallerini ve bölgedeki şiddeti takip etmesi hala çok önemli. Ayrıca bölgedeki halkın talepleri arasında Malay-Patanili Müslüman kimliğinin tanınması da yer alıyor."

Patani Tayland'ın atadığı Budist valilerce yönetiliyor

Yirminci yüzyılın başlarında Tayland'a bağlanmadan önce Siam adlı bağımsız ve dini inançlara dayalı bir sultanlık olarak yaşayan Müslümanlar, Bangkok hükümetini ayrımcılıkla suçluyor. Müslümanların çoğunlukta olduğu güney toprakları, Tayland'ın en yoksul bölgeleri olarak biliniyor.

Tayland'ın güneyindeki Pattani, Yala, Narathivat, Satun ve Songkhla eyaletlerinde yaklaşık 3 milyon Müslüman yaşıyor. Malay Müslümanlarının yaşadığı ve nüfusunun yaklaşık yüzde 95'i Müslüman olan Patani bölgesi, Tayland'ın atadığı Budist valilerce yönetiliyor.

Yaklaşık 70 milyon nüfuslu Tayland'da Müslümanların sayısı 8 milyonu buluyor. Taylandlı Müslümanlar 1909'dan bu yana Budist yönetimlerin farklı yoğunluklarla uyguladığı asimilasyon ve şiddet politikalarına maruz kalıyor.

1960'larda ortaya çıkan BRN ile Tayland hükümeti arasındaki ilk silahlı çatışmalar 1986'ya kadar sürmüştü. Bu çatışmaların ardından 18 yıl silahlı eylem düzenlenmemişti.

Budist valilerin idare ettiği Patani'de, 2004'te bağımsızlık talebiyle gösteriler yapılmıştı. Tayland askerleri yapılan gösterilere katılan sivillere ateş açmıştı. Olaylarda çok sayıda sivil hayatını kaybetmişti. Aynı yıl Krue Se Camisi'nde sivillerin üzerine Tayland askerlerince açılan ateşte 32 kişi ölmüştü ve silahlı eylemler yeniden başlamıştı.

Kaynak: AA

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.