Peki O Hâlde Nasıl Cennete Gireceksin?
Peygamber Efendimiz (s.a.v) kendisine beyat etmeye gelen ve bazı dorumlukların ağır geldiğini, yapamayacağını söyleyen sahabiye ne cevap veriyor?
Beşîr bin Hasâsiyye -radıyallâhu anh- anlatıyor:
“Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e bey‘at etmek için geldim. Bana; Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in de O’nun kulu ve Rasûlü olduğuna şahâdet etmemi, namaz kılmamı, zekât vermemi, İslâm üzere haccetmemi, Ramazan orucunu tutmamı ve Allah yolunda cihâd etmemi şart koştu.
Ben de şöyle dedim:
«–Ey Allâh’ın Rasûlü! Vallâhi bunlardan ikisine gücüm yetmez. Onlar da cihad ve sadakadır.
İnsanlar cihaddan kaçan kimseye Allâh’ın gazap ettiğini söylüyorlar. Ben ise cihad meydanına gelince, nefsimi ölüm korkusu kaplayıp kaçmaktan endişe ediyorum.
Sadakaya gelince; benim malım küçük bir koyun sürüsü ve on deveden ibarettir. Onlar da ehlimin maîşet kaynağı ve binek hayvanlarıdır.»
Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- elimi tuttu, salladı ve şöyle buyurdu:
«–Cihad yok, sadaka yok; peki o hâlde nasıl cennete gireceksin?!.»
Bunun üzerine;
«–Yâ Rasûlâllah! Bey‘at ediyorum.» dedim ve Allah Rasûlü’ne, koştuğu bütün şartlar üzerine bey‘at ettim.” (Ahmed, V, 224)
İnsanlar, kendileri hakkında kanaatler geliştirirler.
“–Ben yapamam, ben beceremem, ben şöyleyim vb.”
Hâlbuki bu kanaatler, çoğunlukla kendi kendilerine oluşturdukları boş ve temelsiz bahanelerdir. Orada mâhir bir eğitimcinin, önce muhatabını bu kanaatinden kurtarması gerekir. Âdetâ yüzme öğreten birinin, cesaretsizlikten kurtarmak için talebesini havuza itelemesi gibi bir ânî tedavi gerekir.
Cihânın gördüğü en büyük insan terbiyecisi olan Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-; sıcak ve yakın bir davranış olarak, bu sahâbînin elini tutuyor ve sarsıyor. Cennet ve Allâh’ın rızâsını kazanmak gibi büyük bir gayenin karşısında bu boş endişelerden sıyrılması gerektiğini özlü bir ifadeyle telkin ediyor.
Câlib-i dikkattir ki, Peygamberimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, sahâbînin fakirliğini ifade ederek, sadakadan uzak durmasını da tasvip etmiyor. “Sana zaten zekât düşmez! Düşse de az düşer.” gibi hesâbî bir karşılık ile onun zannına uygun bir cevap vermiyor.
Çünkü;
Kur’ân-ı Kerim’de muhsin kulların darlıkta da infâk ettikleri buyurulmuştur. Allâh’ın rızâsına, hayrın kemâline ulaşmak için, mü’minlerin en sevdikleri şeyleri de Allah yolunda infâk etmeleri gerektiği beyan edilmiştir.
Dolayısıyla;
Mü’min, zengin olsun fakir olsun-, nefsinin cimriliğinden kurtulmalıdır.
Kaynak: Osman Nuri Topbaş,Yüzakı Dergisi, Yıl: 2023 Ay: Mayıs, Sayı: 219