Perhiz Yapmak İyi midir?
Perhizin kelime anlamı; yediklerimizi sınırlamak, sansürlemek yani ölçülü yemek. Birçoğumuzun ihtiyacı olduğu halde, uygulamakta zorlandığı, nefsine ve hevesine uyduğu için yerine getiremediği bir sünnet...
Çağımız insanının huzursuzluklarında sıkıntılarında ve sık karşılaştığı hastalıkların birçoğunda çözüm olarak karşısına ölçülü yemek, ölçülü içmek ve ölçülü yaşamak çıkıveriyor.
Şöyle kendimize bir soralım mı? Bizler emanet olarak verilen ve korumamızın elzem olduğu doku ve organlarımızı hücrelerimizi koruyup kollayabiliyor muyuz? Aldığımız her nefesin sayılı olduğunu bilerek mi alıyoruz? Yoksa sağlık nimetini kaybettikten sonra mı aklımız başımıza geliyor?
İş işten geçmeden sağlıklı ve zinde yaşama gücümüzü kaybetmeden sofralarımıza gelen nimetlerden yararlanırken biraz daha dikkat lütfen.
Yediklerimizde çevresel faktörlerin büyük rolünü unutmayalım. Çoğunlukla aç olduğumuz için değil, sosyal çevrenin akıl almaz tuzakları nefsimizi azdırarak bizi bir yeme canavarı haline getiriyor. Yoğun ve stresli geçen bir günün akşamında oturduğumuz sofrada bulduğumuzu mide torbasına gönderiyoruz.
Geçtiğimiz yüzyılda yaşamış atalarımız ismini dahi duymadıkları birçok hastalık günümüz insanının adeta kaderi olmuş. Uyku düzensizliği, depresyon, sıkıntı, gerilim panik atak vb... Sayısı daha da artırılabilecek ruhi hastalıklardan, kalp damar hastalıklarına, beyin felcinden diyabete kadar, birçok organik hastalığın sebebini olarak karşımıza çıkan ilk şey yediklerimiz oluyor.
YEMEK YEME DÜSTURU
Sizlere kısa ve öz aktaracaklarımın birçoğu Tıbbı Nebevi’de de olan ve evrensel bilimin de tavsiye ettiği gerçekler. “Acıkmadıkça sofraya oturmamak. Doymadan sofradan kalkmak” hepimize tanıdık gelen çok önemli iki düstur. Bu hadisi şerifi bütün içtenliği ile uygulayabilen bir insana sağlıklı yaşama garantisi vermek bile mümkün.
Buğday unu ile hiç bu kadar oynanmamıştır sanırım. En değerli kısmı olan kabuğu alınmakla yetinilmiyor. Birde içerisine onu daha da beyaz hale getirecek bir asit ve bayatlamaya karşı koruyucu maddelerle adeta bir zehir bombası haline getiriliyor. Bugün insanlarımızın çok lezzetli diyerek yedikleri ekmek en baş düşmanları aslında. Doğal, tabii, tam buğday ekmekleri artık çoğu markette mevcut. Geçenlerde gittiğim bir yurt dışı seyahatimde incelediğim ekmek fırınları beni çok şaşırtmıştı. Onlarca çeşit tam buğday ekmeği rafları süslüyor. Halk bu ekmekleri tercih ediyor.
Sebze ve meyve ağırlıklı bir beslenme düzenine geçmeliyiz. Kuranda ismi zikredilen zeytinyağı, bal, incir, üzüm ve çeşitli nebatlardan ölçülü olarak yenilebilir. Çay olarak şifalı bitki çaylarını tercih etmeliyiz. Ancak bunların mutlaka tabiî ve katkısız olmaları gerekir. İçinde boya ve aroma bulunan çayları içmeyiniz. Siyah üzümün çekirdeği kanser dahil birçok hastalığı önlemekte ve tedavi etmektedir. Portakalın, soyulduktan sonra üzerinde kalan beyaz lifler kandaki kolestrolü azaltır, damarları açar. Yine, karabaş otu ve melissa suyu veya çayı kanı temizlemekte, damar açmakta çok çok faydalı ve tesirlidir.. Çörek otunu yemeklerimizde kullanalım. Yenilebilen hiçbir sebze ve meyveden uzak durmamalıyız. Sağlıklı beslenmenin temel şartlarından biri de yavan, basit, mütevazı gıda maddelerini tercih etmektir. Bu şekilde beslenme iştahı kamçılamadığı için aynı zamanda perhiz yapmamızın da kolaylaşmasını sağlar.
Kaynak: Dr. Ali Akben, Altınoluk Dergisi, Sayı: 283