Peygamber Efendimiz Kurbanı Nasıl Keserdi?

İslam’a göre kurban nasıl kesilir? Peygamberimiz (s.a.v.) kurbanı nasıl keserdi, kurban keserken nelere dikkat ederdi? Sünnete uygun, en güzel kurban kesme şekli.

Kurban Bayramı, Müslümanlar tarafından Hicri takvime göre Zilhicce ayının 10. gününden itibaren dört gün boyunca kutlanan bir dini bayramdır. Bayram boyunca kurban kesme ibadeti de gerçekleştirilir.

Kurban keserken çok hassas davranılmalı, hayvanın gözü iyice bağlanmalı ve bir çukura iki kurban kesilmemelidir. Yine bir hayvanı, diğerinin gözü önünde kurban etmemeye îtinâ gösterilmelidir. Hayvanı kesileceği yere itip kakarak sürüklemek, uygun bir davranış değildir. Şayet küçükbaş bir hayvan ise, onu kucağa alıp rıfk ve mülâyemetle götürmek en güzelidir. Büyükbaş hayvanı da yine güzel bir şekilde kesim mahalline götürmelidir. Kurbanın yönü kıbleye döndürülmeli, kesecek olan kişi besmele çekip tekbir getirmeli ve mümkünse bizzat kendi eliyle kesmelidir.[1] Bu mümkün değilse vekâlet vermeli, ancak kesilirken, kurbanın yanında bulunmaya gayret etmelidir.

BIÇAKLAR BİLENECEK VE HAYVANDAN GİZLENECEK

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- şöyle buyurmuştur: “Ey Fâtıma! Kalk kurbanının yanında bulun, şunu iyi bil ki onun kanından yere düşen ilk damla ile, işlemiş olduğun (küçük) günahlar affedilir.” (Hâkim, IV, 247/7524; Heysemî, IV, 17; Beyhakî, Şuab, V, 483)

Peygamber -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz, bıçakların bilenerek hayvanlardan gizlenmesini emretmiş ve şu tenbihte bulunmuştur: “Biriniz hayvanını keseceği zaman, o işi hızlı yapsın!” (İbn-i Mâce, Zebâih, 3)

“Allah her şeyi en güzel şekilde yapmayı emretmiştir. Öldürdüğünüzde bile en güzel tarzda öldürünüz! Kestiğiniz zaman da kesmeyi en iyi şekilde yapınız! Her biriniz bıçağını bilesin ve hayvanını rahatlatsın!” (Müslim, Sayd, 57; Tirmizî, Diyât, 14/1409; Ebû Dâvud, Edâhî, 11-12/2815)

Burada hayvanı rahatlatmaktan maksat, bıçağı bileyerek hayvanın boğazına sür’atle sürüp kesimi çabuk yapmak ve hayvanı okşamak gibi şeylerdir.

HAYVANI KESİP KANI BOŞALANA KADAR BAŞINDA BEKLEMEK

Allah Rasûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- koyun kesen birini görmüştü. Adam, kesmek üzere koyunu yere yatırdıktan sonra bıçağını bilemeye çalışıyordu. Bu katı ve duygusuz davranış karşısında, Rasûl-i Ekrem -sallallahu aleyhi ve sellem- Efendimiz şu îkazda bulundu:

“–Hayvanı defalarca mı öldürmek istiyorsun? Bıçağını, onu yere yatırmadan önce bilesen olmaz mıydı?” (Hâkim, IV, 257, 260/7570)

Rasûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- derisini ve boğazının bir kısmını kesip bırakarak hayvanı ölünceye kadar bu şekilde terk etmeyi yasaklamıştır.[2] Boğazın iki tarafındaki şah damarları ile yemek ve nefes boruları iyice kesilmelidir. Hayvanı kestikten sonra biraz bekleyerek, vücûdundaki kanın iyice boşalması sağlanmalı ve hayvan can çekişirken hemen yüzmeye başlanmamalıdır. Kurban kesilirken oturmayıp, kan tamamen akıncaya kadar hürmeten ayakta beklemek de sâlihlerin âdetlerindendir.

PEYGAMBER EFENDİMİZİN KURBAN KESMESİ NASILDI?

Câbir -radıyallahu anh- Allah Resûlü’nün -sallallahu aleyhi ve sellem- kurban kesmesini şöyle anlatır: “Resûlullah, kurban günü alacalı ve boynuzlu iki koç kesti. Onları (yatırıp kıbleye) yöneltince: «Ben hanîf olarak (Allah’ı bir tanıyarak), yüzümü gökleri ve yeri yoktan yaratan Allah’a çevirdim ve ben müşriklerden değilim» (En’âm 6/79) «De ki: Şüphesiz benim namazım, kurbanım, hayatım ve ölümüm hepsi âlemlerin Rabbi Allah içindir. O’nun ortağı yoktur. Ben bununla emrolundum ve ben müslümanların ilkiyim» [3]  âyetlerini okudu ve:

«Ey Rabbim! (Bu kurban bize) sendendir ve senin için kesiyoruz. Muhammed (s.a.v) ve ümmeti adına kesiyorum. Bismillahi vallâhu ekber!» deyip koçu kesti.” (Ebu Dâvud, Edâhî, 3-4/2795; İbn-i Mâce, Edâhî, 1)

PEYGAMBERİMİZİN KURBANDA ÜMMETİNE DÜŞKÜNLÜĞÜ

Yine Câbir -radıyallahu anh- şöyle anlatır: “Bir Kurban Bayramı’nda, Allah Resûlü -sallallahu aleyhi ve sellem- ile musallâda/namazgâhta hazır bulundum. Hutbesini tamamlayınca minberinden indi. Kurbanlık bir koç getirildi. Resûlullah -sallallahu aleyhi ve sellem- onu kendi eliyle kesti. Keserken de şöyle buyurdu: «Bismillahi vallâhu ekber. Bu, benim adıma ve ümmetimden kurban kesemeyenler adınadır!»” (Tirmizî, Edâhî, 20/1521)

Bu rivâyetlerde aynı zamanda, Fahr-i Kâinât Efendimiz’in -sallallahu aleyhi ve sellem- ümmetine ne kadar düşkün olduğu da görülmektedir. İhramda bulunan hacılar kurbanlarını kesmedikçe, tıraş olup ihramdan çıkamadıkları gibi, memleketlerinde kurban kesecek müslümanların da Zilhicce ayının hilâli görüldükten sonra kurbanlarını kesinceye kadar saç ve tırnaklarını kestirmemeleri uygun olur.[4]

KURBAN KESİLİNCE ETİNDEN YENMELİ VE BAŞKALARINA İKRAM EDİLMELİ

Bu davranış, hacılara benzemek ve Müslümanlar arasındaki inanç birliğinin, mümkün mertebe cihanşümûl karakterde davranış birliğine dönüşmesine katkıda bulunmak içindir. Böyle davranmanın diğer bir hikmeti de, kurban kesen kişinin bütün hücreleriyle birlikte cehennemden âzâd olmasını sağlamaktır. Çünkü Cenâb-ı Hak, kurban edilen hayvanın her bir âzâsına mukabil, kurban kesen kulunun o uzvunu cehennemden âzâd etmektedir. Kurban, usûlünce kesilip parçalandıktan sonra etinden yemeli ve başkalarına da ikrâm etmelidir.

Cenâb-ı Hak şöyle buyurur: “…Artık ondan, hem kendiniz yiyin, hem de yoksula, fakire yedirin!.” (Hac 22/28, 36) Müstehap olan, kurbanı üçe taksim edip bir kısmını evde yemek, bir kısmını eşe dosta ikrâm etmek, bir kısmını da fukaraya dağıtmaktır. (Ebû Dâvud, Edâhî, 910/2813)

Kurbanın derisini ve istifâde edilen diğer kısımlarını evde kullanmak câiz ise de, satıp parasını almak câiz değildir. Satıldığı takdirde, kıymetinin tasadduk edilmesi lâzımdır. Yine kurbanlık hayvanın kesilmeden evvel sütünden, yününden istifâde edilmesi hoş görülmemiş, şayet kullanıldıysa bedelinin fakirlere verilmesi istenmiştir. Müslim, Edâhî, 39-42; Ebû Dâvûd, Edâhî, 2-3/2791.

Kurbanın kesilip parçalanması esnâsında temizliğe ve sıhhî şartlara âzamî derecede dikkat etmek lâzımdır. Sokakları ve çevreyi kirleterek çirkin koku ve manzaralara meydan verilmemelidir.

Dipnotlar:

[1] Müslim, Edâhî, 17-18 [2] Ebû Dâvud, Edâhî, 16-17/2826. [3] En’âm 6/162-163. [4] Müslim, Edâhî, 39-42; Ebû Dâvûd, Edâhî, 2-3/2791.

Kaynak: Murat Kaya, Efendimiz'den Hayat Ölçüleri, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

KURBAN NASIL KESİLİR?

Kurban Nasıl Kesilir?

KURBAN NEDİR?

Kurban Nedir?

KURBAN NEDİR? KURBANIN ÖNEMİ, HİKMETİ VE FAYDALARI NELERDİR?

Kurban Nedir? Kurbanın Önemi, Hikmeti ve Faydaları Nelerdir?

KURBAN KESERKEN OKUNACAK DUA

Kurban Keserken Okunacak Dua

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.