Peygamber Efendimiz Nasıl Namaz Kılardı?

Namaz hakkında bahsedilen huşû, edeb ve ilâhî vuslat hâli, ulaşılması mümkün olmayan ve beşer tâkatinin çok üzerinde bir husus değildir. Namazdaki ulvî ve lâhûtî hazzı, sadece lafızları süsleyen bir beyân ve tahayyül olarak düşünmemek lâzımdır.

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN NAMAZI

Namazı bize tâlim eden Hazret-i Peygamber -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in kıldığı namazlar, bu târiflerin de üzerinde bir mâhiyet taşır. O’nun mânevî terbiyesine nâil olan ashâb-ı kirâmın ve onların izinden yürüyen evliyâullâhın namazları da bizlere birer nûrânî meş’alelerdir.

AĞLAYARAK NAMAZ KILARDI

Rivâyete nazaran Allâh Rasûlü -sallâllâhü aleyhi ve sellem- namaza durduğunda göğsünden sürekli el değirmeninin sesi gibi hıçkırıklı ağlama sesi gelirdi. Hazret-i Alî -radıyallâhü anh- bu husustaki bir müşâhedesini şöyle anlatır:

“Bedir harbinde Rasûlullâh’ın bir ağaç altında ağlayarak namaz kıldığını gördüm. Hatta öylece sabahladı...” (Fezâil-i A’mâl, 299)

Bu ağlayış hâlinin yanında Âlemlerin Efendisi Hazret-i Muhammed Mustafâ -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in göğsünden namaz esnâsında zaman zaman da tencere kaynarken çıkan ses gibi birtakım sesler işitilirdi.

YÜREĞİNDEN KAZAN KAYNAMASI GİBİ SES GELİRDİ

Âişe -radıyallâhu anhâ- buyururlar:

“Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem- namaza durduğunda, zaman zaman yüreğinden kazan kaynaması gibi ses gelirdi.” (Ebû Dâvûd, Salât, 157; Nesâî, Sehv, 18)

Hazret-i Âişe vâlidemiz, Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in namaz kılışıyla alâkalı olarak ayrıca şunları söyler:

“Rasûlullâh bizimle konuşur, biz de onunla konuşurduk. Ama namaz vakti gelince sanki bizi tanımıyor gibi bir hâle gelir, bütün varlığıyla Allâh’a yönelirdi...” (Fezâil-i A’mâl, 303)

İşte namazlarda bu yüce hâlden hisse alabilmek, gönlün en büyük gâye ufku olmalıdır. Bu, tam olarak mümkün değilse de hiç olmazsa o istikâmette kanat açmaya gayret etmelidir. Yâni Rasûlullâh -sallâllâhü aleyhi ve sellem-’in namazlarındaki hâl, yıldızlardaki ölçülerdir. Ne kadar yaklaşabilirsek, o kadar feyiz-yâb oluruz.

HUZUR VE HUŞÛYU ELDEN BIRAKMAMAK GEREKİYOR

Şunu da ifâde etmelidir ki, hiçbir hareket, birdenbire kemâle ermediği gibi ibâdetler de başlangıçta sathî birer taklid sûretinde başlar. Tıpkı bir san’atkârın eserini uzun tecrübelerden sonra mükemmel yapabilmesi gibi kulun da ibâdette terakkîsi zamana muhtaçtır. Bu gerçeği dikkate alarak namazı mükemmel bir sûrette kılamayanlar ümidsiz olmayıp yollarına devam etmelidirler. Nasıl bir gram altına ulaşmak için tonlarca toprak elenirse, namazın mükemmeline ulaşabilmek için de velev sathî ve taklîdî mahiyette de olsa sabır ve sebatla devam ederek huzûr ve huşûyu elde etmeye gayret lâzımdır.

Hadîs-i şerîfte buyrulur:

“Namaza durduğunda sanki son namazın gibi kıl! Yarın pişman olacağın şeyi söyleme; insanların (gâfilâne) arzu ettikleri şeylere arzu duymayı bırak!” (İbn-i Mâce, Zühd, 15)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Kur'an ve Sünnet İkliminde İslam İman İbadet, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.