Peygamber Efendimiz Suyu Nasıl İçerdi?

Peygamber Efendimiz suyu neden üç yudumda içerdi? İşte suyu üç nefeste içmenin faydaları...

Su içerken besmele çekilip üç nefeste içilmeli ve sonunda “elhamdülillâh” denilmelidir. Bu su içmenin adaplarındandır.

PEYGAMBER EFENDİMİZ SUYU NEDEN ÜÇ YUDUMDA İÇERDİ?

Peygamber Efendimiz, suyu ve diğer meşrubâtı üç nefeste içer ve bu hususta şöyle buyururdu:

“Suyu çocuğun memeyi emmesi gibi için. Depodan doldurur gibi içmeyin. Ondan ciğer hastalıkları zuhur eder.”

Efendimiz suyu ve diğer meşrûbâtı üç nefeste içer (Buhârî, Eşribe, 26) ve bu husûsta da şöyle buyururdu:

 “Deve gibi bir nefeste içmeyin. İki veya üç nefeste için. Bir şey içeceğiniz zaman besmele çekin; içtikten sonra da «elhamdülillah» deyin!” (Tirmizî, Eşribe, 13)

SUYU ÜÇ NEFESTE İÇMENİN FAYDALARI

Peygamber Efendimiz suyu üç nefeste içmenin faydalarını şöyle açıklamıştır:

“Üç nefeste içen kimse suya iyice kanar, böylece susuzluğu teskin edilmiş olur. Suyu üç nefeste içmek sağlığa daha uygundur.” (Müslim, Tahâret, 65; Eşribe, 121)

Suyun mideye azar azar inmesi hâlinde insanın vücut yapısı, onu hemen ihtiyaç duyulan yere sevk eder. Çok miktarda suyun birden hücûmu hâlinde ise vücut, dengesini kaybederek vazîfesini tam olarak yapamaz: Üşüyen bir kimse midesine âniden inen suyun soğukluğu ile daha da üşür; harâretli vücut da bir anda gelen çok suya karşı tepki gösterir ve suyun serinliğinden tam olarak istifade edemez. Yavaş yavaş ve azar azar içilmesi durumunda ise bu gibi zararlı durumlar söz konusu olmaz.

Bir şey içerken, meşrûbâtın içinde bulunduğu kaba herhangi bir sebeple üflenmesi de uygun görülmemiştir. Ebû Saîd el-Hudrî’den rivâyet edildiğine göre, Peygamber Efendimiz içilecek şeylere üflemeyi yasaklamıştı. Bir adam:

“Kaba çerçöp düştüğünü görürsem ne yapayım?” deyince:

“Düşen şeyi dök!” buyurdu. Bu defa adam:

“Bir nefeste içince suya kanmıyorum.” dedi. Resûl-i Ekrem Efendimiz de:

“O takdirde su kabını ağzından çek! (Üç yudumda iç!) ” buyurdu. (Tirmizî, Eşribe, 15)

 

İslam ve İhsan

İÇECEKLER İLE İLGİLİ EDEPLER

İçecekler ile İlgili Edepler

PEYGAMBERİMİZİN YEME İÇME ADABI

Peygamberimizin Yeme İçme Adabı

İÇİLECEK ŞEYLERE NEDEN ÜFLENMEZ?

İçilecek Şeylere Neden Üflenmez?

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.