Peygamber Efendimiz’e (s.a.v) Karşı Edep

Ashâb-ı kirâm, Peygamber Efendimize (s.a.v) nasıl bir hürmet ve edep içindeydi? Nasıl tasvir ediyorlardı?

Ashâb-ı kirâm, Allah Rasûlü (s.a.) Efendimiz’e karşı duyulması îcâb eden hürmet ve edep hissiyâtının en mükemmel numûnelerini sergilemişlerdir. Bu cümleden olarak Efendimiz’in sohbetlerinde büründükleri huşû ve edep hâlini: “Sanki başımızın üzerinde bir kuş vardı da kıpırdasak uçuverecek zannederdik.” şeklinde ifâde etmişlerdir.

Ashâbın Allah Rasûlü (s.a.) Efendimiz’e karşı edebi o derecede idi ki, -çoğu zaman- O’na suâl sormayı bile cür’et telâkkî ederlerdi. Bu yüzden çölden bir bedevî gelip sualler sorarak sohbete vesîle olsa da, biz de Efendimiz’in sohbetinden feyizyâb olsak, diye beklerlerdi.

Cenâb-ı Hakk’ın Biz Ümmet-i Muhammed’e Emir Buyurduğu Âdap

Diğer taraftan Allah Rasûlü (s.a.) Efendimiz’in ism-i şerîfi her zikredildiğinde salât ü selâm getirmek de Cenâb-ı Hakk’ın biz ümmet-i Muhammed’e emir buyurduğu âdaptandır. Âyet-i kerîmede buyrulur:

“Şüphesiz ki Allah ve melekleri, Peygamber’e çokça salât ederler. Ey mü’minler! Siz de O’na salevât getirin ve tam bir teslîmiyetle selâm verin!” (el-Ahzâb, 56)

(Ey mü’minler!) Peygamber’i kendi aranızda birbirinizi çağırır gibi çağırmayın!..” (en-Nûr, 63)

İbn-i Abbas (ra.) bu âyet hakkında şöyle buyurmuştur:

“İnsanlar, Allah Rasûlü’ne «Yâ Muhammed, Ey Ebu’l-Kâsım» diye hitâb ediyorlardı. Allah Teâlâ, Nebî’sinin şerefini yüceltmek için onları böyle hitâb etmekten nehyetti.

Bundan sonra insanlar, «Yâ Nebiyyallâh, yâ Rasûlallâh!» diye hitâb ettiler.” (Ebû Nuaym, Delâil, I, 46)

Dolayısıyla Hazret-i Peygamber (s.a.) Efendimiz’in sadece ismiyle anılması, O’na ümmet olma âdâbına zıt düşmektedir. O’nun mübârek ismi ile beraber ulvî ve kudsî vasıfları da telâffuz edilmelidir. Ayrıca Allah Rasûlü (s.a.) Efendimiz’e yakınlığı bulunan her şeye karşı da edep ve nezâket göstermek gerekir.

Bir Mü’min için en önemli edeplerden bir diğeri de kitabına karşı olması gereken edeptir.

Kaynak: Faruk KANGER Lokman HELVACI, ADABI MUAŞERET

İslam ve İhsan

ALLAH'A (C.C) KARŞI EDEP NASIL OLUR?

Allah'a (c.c) Karşı Edep Nasıl Olur?

EDEP İLE İLGİLİ UYARILAR

Edep ile İlgili Uyarılar

HZ. MUHAMMED’İN (S.A.V.) EDEP VE HAYASI NASILDI?

Hz. Muhammed’in (s.a.v.) Edep ve Hayası Nasıldı?

EDEP (UTANMA DUYGUSU) İLE İLGİLİ HADİSLER

Edep (Utanma Duygusu) ile İlgili Hadisler

ASHAB-I KİRAM'IN PEYGAMBER SEVGİSİ

Ashab-ı Kiram'ın Peygamber Sevgisi

ALLAH DOSTLARININ PEYGAMBER SEVGİSİ

Allah Dostlarının Peygamber Sevgisi

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.