Peygamber Efendimiz'i Zehirleyen Kimdir?

Peygamberimizi zehirleyen kimdir?

Cenâb-ı Hak şöyle buyurmaktadır.

(Rasûlüm!) Sen af yolunu tut; mârûfu (iyi ve güzel olan şeyleri) emret; (delil kabul etmeyen ısrarcı) câhillerden yüz çevir!” (el-A’râf, 199)

Bu âyet nâzil olduğunda Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“‒Ey Cibrîl, bu âyet-i kerîmeden kastedilen nedir?” diye sordu.

Cebrâîl -aleyhisselâm-:

“‒Ben de bilmiyorum. Hakîkî Âlim’e, yani Rabbime sorayım.” dedi. Bir müddet sonra şöyle buyurdu:

“‒Ey Muhammed! Allah Teâlâ Sana şunları emrediyor:

- Senʼinle akrabalık bağını kesene Sen sıla-i rahimde bulun, onunla bağlantı kur, ona elinden gelen iyiliği yap!

- Sana vermeyene Sen ver!

- Sana zulmedeni Sen affet!” (Taberî, Câmiu’l-Beyân, [el-A’râf, 199])

ALLAH'IN (C.C.) SİZE MAĞFİRET ETMESİNİ İSTEMEZ MİSİNİZ?

Cenâb-ı Hak, diğer bir âyet-i kerîmede de şöyle buyurur:

“İçinizden faziletli ve servet sahibi kimseler, akrabâya, yoksullara, Allah yolunda hicret edenlere (mallarından) vermeyeceklerine yemin etmesinler; affetsinler, aldırmasınlar. Allâh’ın size mağfiret etmesini istemez misiniz? Allah çok mağfiret eden, çok merhamet edendir.” (en-Nûr, 22)

Bu sebeple Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- insanları hep affetmiştir. Canına kasteden, her türlü eziyet, işkence ve hakarette bulunan, evlâdının ölümüne sebep olan, ordular hazırlayıp üzerine yürüyen insanlar kendisine gelip af dilediklerinde Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- hepsini affetmiştir.

Meselâ, kendisine sihir yaparak hastalanmasına ve büyük ıztırap çekmesine sebep olan yahudî dönmesi münâfık Lebîd’i ve onu bu işe teşvik eden kimseleri vahiy yoluyla öğrenmişti. Lâkin Lebîd’in ne yüzünü gördü ne de bu suçunu anıp başına kaktı. Ne hayatına kasteden Lebîd’i cezalandırdı, ne de Lebîdʼin mensup olduğu Benî Zurayk Kabîlesi’nden birini...

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN ZEHİRLENMESİ

Hazret-i Âişe Vâlidemiz:

“–Yâ Rasûlâllah! Sihir yapan kimseyi teşhir edip rezil-rüsvâ etseniz olmaz mı?” dediğinde, Peygamber Efendimiz şu muhteşem cevabı verdi:

“–Allah Teâlâ bana şifâ verdi, ben de insanlar üzerine şerri yaymak ve onlara kötülük etmek istemem.” (Buhârî, Edeb, 56)

Hayber’in fethinden sonra yahudî bir kadın Allah Resûlü’nün yemeğine zehir koymuştu. Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- eti ağzına aldığında zehirli olduğunu fark etti. Bu esnâda tatmış olduğu zehirden zarar da gördü. Kadın yemeğe zehir koyduğunu îtirâf ettiği hâlde, Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem- onu affetti. (Buhârî, Tıbb, 55; Müslim, Selâm, 43)

Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Fahr-i Âlem - Habîbi Hüdâ Hz. Muhammed Mustafâ, Erkam Yayınları

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.