Peygamber Efendimiz’in Bıraktığı Miras

Peygamber Efendimiz’in aile efradına bıraktığı miras nedir? İşte Hz. Muhammed’in (s.a.v.) mirası...

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- âile efrâdını muhabbet ve merhametle terbiye etmiş, mânevî dünyalarını zenginleştirerek onları Âhirete hazırlamıştır. Bunun yanında dünyevî geçimlerini de ihmâl etmemiştir. Peygamber Efendimiz, ganimet olarak elde edilen Nadiroğulları hurmalığının mahsulünü satar ve âilesinin bir senelik nafakasını ayırırdı. Kalan kısmını da Beytülmâl’e devrederdi. Allah Resûlü -sallallâhu aleyhi ve sellem- bu âdetine hayâtı boyunca devâm etmiştir. (Buhârî, Nafakât, 3; Müslim, Cihâd, 49)

Fahr-i Kâinât Efendimiz, âilesinin geçimi için develer edinmişti. Bu deve sürüsü Uhud ve Cemmâ otlaklarında gün aşırı otlatılır, eve gelen sürüler sağılıp sütleri akşam yemeği olarak misafirlere ikrâm edilir, kalan süt ile ertesi sabah sağılan süt Resûlullah Efendimiz’in hanımlarına paylaştırılırdı. Ayrıca Ümmü Seleme -radıyallâhu anhâ- vâlidemiz, Peygamber Efendimiz’in her hanımına farklı isimlerle anılan birer deve tahsis ettiğini, Allah Resûlü’nün de herkesinkinden daha fazla süt veren ayrı bir devesi bulunduğunu bildirmiş, geçimlerinin büyük bir kısmının develerden ve davarlardan olduğunu söylemiştir. (İbn-i Sa’d, I, 494-496)

RESULULLAH’IN MİRASI

Resûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- her bir hanımı için mescide bitişik mütevâzı birer oda yapmış, böylece onların mesken ihtiyacını da karşılamıştır.

Vefâtından sonra maîşetlerini temin etmek için de Hayber’in gelirinin kendi hissesine düşen kısmından her bir hanımına 80 vesk[1] hurma ve 20 vesk buğday tahsis etmeyi de ihmâl etmemiştir. (İbn-i Sa’d, VIII, 56, 69, 127)

Allah Resûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem-:

“…Zevcelerimin geçimi ve âmilimin maaşı dışında, geride bıraktığım mallar, sadaka (vakıf)tır.[2] buyurmuştur. Yâni kendine âit arâzilerin bir kısmından hanımlarının senelik nafakasını ayırıp diğer gelirleri, devletin ve halkın ihtiyaçlarına bırakmıştır.

[1] Bir vesk, yaklaşık 200 kg. eder.

[2] Buhârî, Vesâyâ, 32; Müslim, Cihâd, 55. Hadiste zikredilen “âmil” ile Fahr-i Kâinât Efendimiz’in arâzilerine bakan ve bizzat çalışan vazifeli kimse kastedilmiştir. Nitekim bâzı rivâyetlerde Resûlullâh’ın hurmalıklarıyla ilgilenen böyle bir şahıstan bahsedilmektedir. (Müslim, Müsâkât, 99-100)

Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Faziletler Medeniyeti 2, Erkam Yayınları

İSLAM’DA MİRAS PAYLAŞIMI (TAKSİMİ)

https://www.islamveihsan.com/islamda-miras-paylasimi-taksimi.html

İslam ve İhsan

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.