Peygamber Efendimiz’in Edep, Hayâ ve İffet Hassâsiyeti

VİDEOLAR

Peygamber Efendimiz’in (s.a.v) edep, hayâ ve iffet hassasiyeti nasıldı? Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem ve çoban arasında geçen hadiseden almamız gereken mesaj nedir? Osman Nuri Topbaş Hocaefendi anlatıyor.

Bir gün Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, zekât olarak toplanan koyunların bulunduğu yere gitmişti. Koyunların başında, ücret karşılığı çalışan bir çoban bulunuyordu. Efendimiz -sallâllâhu aleyhi ve sellem-, çobanın yarı çıplak vaziyette dolaştığını görünce hemen onu çağırdı ve:

“‒Bizim için kaç gün çalıştın, bizde ne kadar alacağın var!?” diye sordu.

Çoban, Efendimizʼin bu sualinden işine son verileceğini anladı. Büyük bir endişeyle:

“‒Niçin yâ Rasûlâllah? Yoksa hayvanların bakımını ve gözetimini güzel yapamıyor muyum?” diye sordu.

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- ise:

“‒Hayır, ondan değil! Lâkin ben, aramızda çalışan insanların, yalnız kaldıklarında bile Allah Teâlâ’dan hayâ eden kişiler olmasını arzu ediyorum! Yalnız kaldığında Allah Teâlâ’dan hayâ etmeyen kişinin yaptığı işi istemiyorum! buyurdu. (Bkz. Beyhakî, Şuab, X, 196/7370; Mervezî, Tâzîmü Kadri’s-Salâh, II, 836)

 Rasûlullah -sallâllâhu aleyhi ve sellem- Efendimiz duâlarında Cenâb-ı Hakk’a şöyle ilticâ etmiştir:

 “Allâh’ım! Sen’den hidâyet, takvâ, iffet ve gönül zenginliği istiyorum.” (Müslim, Zikir, 72)

Allah Rasûlü -sallâllâhu aleyhi ve sellem- -ashâbın ifadesine göre- örtüsüne bürünen bir genç kızdan daha hayâlı idi.

Yine şöyle buyururlardı:

“Hayâ ve îmân bir aradadır; biri gittiğinde diğeri de gider!” (Süyûtî, el-Câmiu’s-Sağîr, I, 53)

“Hayâ îmândandır ve hayâlı olan kimse cennettedir! Hayâsızlık ise kalbin katılığındandır; kalbi katı olan da cehennemdedir!..” (Buhârî, Îmân, 16)

Ÿ İffet, Cenâb-ı Hakk’ın insana verdiği büyük bir lûtuftur.

 Kur’ân-ı Kerîm’de Cenâb-ı Hak, Meryem Vâlidemiz’in ismini 34 yerde zikreder ve onu; “İffetini koruyan Meryem” tâbiriyle medheder.

 Kadın iffetini korursa toplumun en kıymetli varlığı olur. Zarâfet timsâli olur.

Lâkin hanımlık haysiyetini yitirirse, eğlence, oyuncak ve en sefil varlık olur. Çöplüğe düşen bir pırlantanın hâli ne hazindir.

  • Günümüzde maalesef kadınlar; aileden, evlilikten ve annelikten soğutuluyor. Sokağa ve dış dünyada kendini teşhir etmeye özendiriliyor.

Böylece şehvetlerinin esiri olan kalabalıkların, mütecâviz nazar ve tavırların insafına terk edilmiş oluyor.

Sanki nâdide bir çiçek, kaldırımlarda ayaklar altında ezdirilmekte ve çiğnetilmekte. Bu ne kadar hazin bir fâciadır!..

Hanımlar; elbette ki, ev dışında da kendi fıtrat ve şahsiyetleriyle mütenâsip vazife ve hizmetlerde çalışabilirler. Hanımlara mahsus kız mektepleri, kursları, yuvalar, dikiş-nakış yerlerinde hizmet edebilirler.

Fakat asıl kıymetlerini buldukları mekânları kendi hâneleridir ve mukaddes vazifeleri de, ev hanımlığı ve anneliktir.

Denilmiştir ki;

“Bir erkeği terbiye edin, bir insanı yetiştirmiş olursunuz. Bir kadını terbiye edin; bir âileyi, hatta toplumun büyük bölümünü yetiştirmiş olursunuz.”

“Kadınlar, şefkat numûnesidir. En korkağı bile canını yavrusu için kahramanca fedâ eder.”

“Her sâliha kadın, erkek için mukaddes bir kalkandır.”

“Kadın kendi başına ne gül goncasıdır, ne de diken. Yetiştirmesini bilirsen gül olur, tutmasını bilmezsen diken.”