Peygamber Efendimiz’in Gençlik Yılları
Peygamber (s.a.v.) Efendimiz’in gençliği nasıldı? Peygamberimizin (s.a.v.) çocukluk ve gençlik yılları.
İslam’ı yalnızca Kur’an âyetlerini tebliğ ederek değil, çocukluğundan itibaren sergilediği örnek yaşantısıyla, yani hâliyle anlatmış ve hayattayken onbinlerce, vefatından sonra ise sayısız insanın gönlünü bu sayede fethetmiş olan Hz. Peygamber’in (s.a.v.) gençliği söz konusu olduğunda, tüm bu idrakların ya da dinamiklerin ötesinde bir özellik ile karşı karşıya kalınmaktadır.
PEYGAMBER EFENDİMİZ’İN GENÇLİK YILLARI
Hz. Peygamber (s.a.v.) gençlik yıllarında:
- Câhiliye toplumunda yaygın olan içki, kumar gibi zararlı alışkanlıklar ile kuralsız, şiddet içeren, adaletten yoksun, gayr-i ahlâkî, bohem bir hayat tarzından uzak durmuştur.
- Câhiliye Dönemi’nin en belirgin vasıflarından birisi olan putperestliği benimsememiş, putlarla ilgili olan bayram, tören, toplantı vb. organizasyonlara iştirak etmemiştir.
- Gençlik çağına adım atar atmaz ailesinin geçimini üstlenmiş, hayatını kazanmak için ticaretle uğraşmış, sorumluluk almaktan kaçınmamış, ailesinin hazır servetini sorumsuzca harcayan bir genç olmamıştır.
- Sorumluluk sahibi bir genç olarak toplumsal olaylara karşı çok duyarlı davranmıştır. Hilfü’l-fudûl ve Ficar savaşları buna bir örmektir.
Cahiliye demek bir yönüyle, şiddet, saldırganlık, adaletsizlik, güçlünün yanında olup mazlumu ezme, kabilecilik, kan davası, kibir, taassup, zorbalık demektir. Gençlik dönemi esasen insanın, tam da bu aşırılıklara meyilli olabileceği bir dönemdir. Bu minvalde Hz. Peygamber’in (s.a.v.) amcasının oğlu Hz. Cafer b. Ebû Tâlib’in, Habeşistan kralı Necâşî’ye hitâben yaptığı konuşmadaki sözleri dikkat çekicidir: “Ey Hükümdar! Biz Câhiliye zihniyetine sahip bir kavimdik; putlara tapar, ölü hayvan eti yer, fuhuş yapardık; akrabalık bağlarına riâyet etmez, komşularımıza kötülük ederdik, güçlü olanlarımız zayıflarımızı ezerdi.” Buna karşılık, Câhiliye demek istisnasız kötülük demek değildir. Cahiliye’de de erdemli kabul edilen cömertlik, akrabaya yardım, Kâbe’yi ziyaret vb. sebeplerle Mekke’ye gelen yolculara yemek ve su vermek gibi hasletler mevcuttur.
“İKİ DEFA TEŞEBBÜS ETTİYSEM DE”
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) “Ben Câhiliye devresi insanlarının işledikleri bir şeye iki defa teşebbüs ettiysem de Yüce Allah yapmak istediğim şey ile arama girip beni alıkoydu!” sözleriyle detaylarını anlattığı iki olaydan birisi, Câhiliye Dönemi eğlence hayatına ilişkindir. Buna göre Resulullah (s.a.v.) Kureyşli gençlerin eğlenmek için bir araya geldikleri bir meclise dâhil olmak istemiş ancak ansızın bastıran uyku hâline yenik düşüp, eğlence yerine gidemeden uyuyakalmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) hayatının hiçbir evresinde putlara tapmamıştır. Ancak putperestliğin hâkim olduğu bir kültürün içinde doğmuş ve büyümüştür. Bu nedenle, zaman zaman ailesinin ya da yaşadığı sosyal çevrenin baskılarına maruz kalsa da Allah’ın özel lütfu ve merhameti sayesinde, bu güçlükleri aşmayı başarmıştır.
Hz. Peygamber (s.a.v.) putlar adına kesilen hiçbir hayvanın etinden de yememiştir. Bir gün Beldah mevkiinden geçerken, Hanîflerden biri olan Zeyd b. Amr b. Nüfeyl’e rastlamış ve burada kendilerine, bir put adına kesilmiş kurban eti ikram edilmişti. Hz. Peygamber (s.a.v.) bunu kabul etmediği gibi Zeyd b. Amr da reddetmiş ve şöyle demiştir: “Ben putlara kurban edilen şeyleri yemem!” Hz. Peygamber (s.a.v.) çalışkan, erdemli, toplumsal olaylara karşı duyarlı, sorumluluk duygusu taşıyan ve sorumluluk almaktan çekinmeyen bir gençti.
FİCAR SAVAŞLARI NEDİR?
Eyyâmü’l-Arab yani Arap kabileleri arasında çeşitli sebeplerden ötürü çıkan savaşlar, içinde yaşadığı toplumun bir gerçeğiydi. Bu savaşlardan haram aylarda cereyan edenlere ise Ficar savaşı denirdi.
Hz. Peygamber (s.a.v.), 14, 15, 17 veya 20 yaşında olduğu sırada, Ficar savaşlarından birisine katılmak durumunda kalmıştı. Esasen amcası Ebu Tâlib reisi olduğu Haşimoğullarının haram aylarda gerçekleşen bu savaşa katılmasını istememiş, ancak siyasî koşullar onu mecbur bırakmıştı. Hz. Peygamber (s.a.v.), bu zor durumda ailesinin yanında yer almış, sorumluluktan kaçmamış, bilfiil savaşmasa bile amcalarına ait eşyaları korumuş ve gelen okları kalkanla karşılayıp toplayarak amcalarına vermiştir.
CAHİLİYE DÖNEMİ ADETLERİ
Hz. Peygamber’in (s.a.v.) Câhiliye’ye has âdetler olan baskı, zulüm, şiddet, güçlüyü kayırma, güçsüzü ezme gibi hususları kesin olarak reddeden ve toplumsal olaylara duyarlı olduğunu gösteren en önemli husus, gençlik yıllarında Hilfü’l-fudûl cemiyetinde yer almış olmasıdır. Haram aylarda yapılan savaşlar ve hac mevsiminde Mekke’de, zayıf ve güçsüz kimselerin uğradığı haksızlıklar artık tahammül sınırlarını aşınca, Mekke’de Kureyş’in kollarından Benî Haşim, Benî Muttalib, Benî Zühre, Benî Teym ve Benî Esed ileri gelenlerinin katıldığı bir grup, Mekke’de kim haksızlığa uğrarsa, yaşına, cinsiyetine, kabilesine bakmaksızın hakkını alıncaya kadar onun yanında yer alacağına yemin ettiler. İşte bu yemine “Hilfü’l-fudûl” yani “erdemli insanların yemini!” adı verilmiştir.
Kaynak: Din ve Hayat İstanbul Müftülüğü Dergisi, Sayı: 25