Peygamber Efendimizin Mucizesi
Zamanla insanlar tarafından bozulan ilâhî vahyin muhtevâsını, yeni bir peygamber gönderip ictimâî gelişmeye uygun birtakım hükümlerin ilâvesiyle tekrar teblîğ etmek, Cenâb-ı Hakk’ın âdetidir. Bu keyfiyet, Âdem (as)’dan son peygamber Hz.Muhammed Mustafâ (sav)’e kadar hep bu minvâl üzere devâm etmiştir.
Cenâb-ı Hak buyuruyor:
“O’na Rabbinden mûcizeler indirilseydi ya! dediler. De ki: Mûcizeler ancak Allah katındadır, ben ise sadece açık bir uyarıcıyım. Kendilerine okunup duran kitabı Sana indirmiş olmamız onlara (mûcize olarak) yetmez mi? Elbette îmân eden bir kavim için onda rahmet ve ibret vardır.” (Ankebût, 50-51) Rasûlullah (sav) buyurdular:
“Gönderilen her peygambere, insanların hidâyetine vesîle olacak bir mûcize muhakkak verilmiştir. Bana verilen de Allâh’ın bana vahyettiği kelâm nev’inden olan Kur’ân-ı Kerîm’dir. Bu sebeple kıyâmet günü ümmetimin diğer ümmetlerden sayıca daha çok olmasını ümîd ediyorum.” (Buhârî, İ’tisam 1, Fedâilü’l-Kur’ân 1; Müslim, Îmân, 279) Cenâb-ı Hak, kullarını hidâyete ulaştırmak için onlara lutfettiği birtakım üstün vasıflara ilâveten, bir de aralarından müstesnâ yaratılışlı sâlih insanları rehber olarak vazîfelendirmiştir. Böyle sâlih kimselerin vahiyle ikrâm edilmiş olanları, peygamberlerdir.
Rabbimizin insanlığa müstesnâ bir yardımını ifâde eden peygamber gönderme keyfiyeti, bütün insanlığı şümûlüne alabilmesi için Hz. Âdem (as) ile başlamıştır. Hz. Âdem, hem ilk insan hem de ilk peygamberdir. Zamanla insanlar tarafından bozulan ilâhî vahyin muhtevâsını, yeni bir peygamber gönderip ictimâî gelişmeye uygun birtakım hükümlerin ilâvesiyle tekrar teblîğ etmek, Cenâb-ı Hakk’ın âdetidir. Bu keyfiyet, Âdem (as)’dan son peygamber Hz.Muhammed Mustafâ (sav)’e kadar hep bu minvâl üzere devâm etmiştir.
Kaynak: Osman Nûri Topbaş, Rahmet Esintileri, Erkam Yayınları