Peygamber Efendimiz’in Soyunun Geldiği Silsile
İki cihân güneşi Fahr-i Kâinât -sallâllâhu aleyhi ve sellem-Efendimiz’in pâk soyları şöyledir:
- Hazret-i Muhammed -sallâllâhu aleyhi ve sellem-,
- Abdullâh,
- Abdülmuttalib, (Şeybetü’l-Hamd diye de çağrılırdı.)
- Hâşim,
- Abd-i Menâf, (Asıl ismi Muğîre’dir.)
- Kusay, (Zeyd diye de isimlendirilir.)
- Hakîm, (Kilâb)
- Mürre,
- Ka’b,
- Lüeyy,
- Gâlib,
- Fihr, (Kureyş)
- Mâlik,
- Nadr,
- Kinâne,
- Huzeyme,
- Müdrike,
- İlyâs,
- Mudar,
- Nizâr,
- Ma’ad,
- Adnân.
Allâh Rasûlü’nün temiz silsilesi, Adnân’a kadar sayılmaktadır. Adnân da İsmâîl -aleyhisselâm-’ın sülâlesindendir. Ancak bu ikisi arasındaki zaman farkı bilinmemektedir.
Hazret-i İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın neslinden peygamberler gelmesi ve bilhassa Fahr-i Kâinât olan Varlık Nûru Muhammed Mustafâ -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’in teşrîf etmesi, O’nun peygamberler târihindeki müstesnâ ve mûtenâ yerini göstermektedir. Kâbe ve menâsik-i hac da, İbrâhîm -aleyhisselâm-’ın kıyâmete kadar devâm edecek rûhânî hâtırâları ile doludur.
Ayrıca milyonlarca müslüman, her gün beş vakit namazın tahiyyâtında Hazret-i Peygamber -sallâllâhu aleyhi ve sellem-’e salât ederken, Allâh’ın İbrâhîm -aleyhisselâm-’a lutfettiği salâtı da zikretmektedir.
PEYGAMBERİMİZ KENDİSİNE NASIL SALÂVAT GETİRECEĞİMİZİ ANLATIYOR
Ebû Muhammed Ka’b bin Ucre -radıyallâhu anh- şöyle anlatır:
Birgün Rasûlullâh -sallâllâhu aleyhi ve sellem- yanımıza gelmişti. Kendisine:
“–Yâ Rasûlallâh! Sana nasıl selâm vereceğimizi öğrendik, ancak sana nasıl salavât getireceğiz?” diye sorduk. O da şöyle buyurdu:
“–«Allâh’ım! (İbrâhîm’e ve) âline salât (rahmet) ettiğin gibi Muhammed’e ve âline de salât et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin. Allâh’ım! (İbrâhîm’e ve) âline hayır ve bereket lutfettiğin gibi Muhammed’e ve âline de hayır ve bereket ihsân et. Şüphesiz Sen övülmeye lâyık ve yücesin!» deyiniz.” (Buhârî, Deavât 32; Tirmizî, Vitir, 20; İbn-i Mâce, İkâme, 25)
Kaynak: Osman Nuri Topbaş, Nebiler Silsilesi 1, Erkam Yayınları