Peygamber Evleri

Peygamberlerin evleri nasıldı? Peygamberler nasıl evlerde yaşıyorlardı?

Peygamber evleri son derece mütevazı idi.

PEYGAMBER EVLERİ

Hz. Yakup (a.s.), oğlu Hz. Yusuf’un (a.s.) sarayında misafir iken, Hz. Yusuf’un (a.s.) çocukları gelip önünde durdular. O da onları görmekten son derece mutlu olarak öpüp kokladı.

Hz. Yusuf (a.s.) babasına Züleyha ile yaşadığı macerayı da anlattı ve bu çocukların Züleyha’dan olduğunu söyledi. Bunun üzerine Hz. Yakup (a.s.) Züleyha’yı yanına çağırdı. O da gelip elini öptü. Züleyha onun yanlarında kalmasını istedi. Hz. Yakup (a.s.):

“Sizin bu şatafatlı yaşantınız benim hoşuma gitmez. Bana Kenan diyarındaki gibi kamıştan ve hurma dallarından bir çardak yapsanız yeter.” diye cevap verdi.

Hz. Yakup (a.s.)’ın bu isteği üzerine istediği şekilde bir çardak yaptılar. O da büyük bir sevinç ve özen içerisinde bu çardakta yaşamaya başladı.

Süheyli şöyle der: “Peygamber Efendimiz (s.a.)’in odaları da üzerinde çamur bulunan soyulmuş hurma dallarından yapılmıştı. Bazı odaları ise harçla birbirine iyice tutturulmuş taşlardan yapılmıştı. Ancak hepsinin tavanı hurma dallarındandı.”

*

Hasan Basri Hazretleri’nin şöyle dediği rivayet edilir: “Ben henüz küçük bir çocukken Hz. Osman’ın halifeliği zamanında Nebi (a.s)’ın odalarına girer ve tavanlarına dokunurdum. Peygamber (a.s)’ın eşlerinin vefatından sonra Ömer b. Abdülaziz bu odaları yıktırıp Mescid-i Nebevi’ye kattı.”

Bazıları der ki: “Ben o gün kadar ağlayanların çok olduğu bir gün görmedim. Keşke bu odalar oldukları gibi bırakılıp yıkılmasalardı da insanlar, yeryüzünün bütün hazineleri elinde olan Allah’ın elçisi için razı olduğu bu odalara rıza gösterip bina yapmaktan uzak kalsalardı.” Yani bu insanları çok bina yapmaktan ve onlarla övünmekten alıkoyan bir şey olurdu.

Bir hadiste: “Müslüman bir kimsenin malının harcandığı en kötü yer binalardır.” (Bk. Buhari el Edebü’l müfred. S.138; Iraki, Muğrıl, IV ,235-236) buyrulmuştur.

*

Behlül Dânâ Hazretleri, kardeşi Halife Harun’un yaptırdığı büyük bir sarayın duvarlarına şöyle yazmıştı:

“Ey Harun! Dini alçaltıp tini (çamuru) yükselttin, nassı bırakıp cassı (kireci) yükselttin. Şayet bu sarayı kendi malından yaptırdıysan israf etmişsin. Allah ise müsrifleri sevmez. Başkasının malından yaptırmışsan o zaman da zulmetmişsin. Allah zalimleri de sevmez.” (Ruhu’ul Beyan 9. Cilt sayfa 334-335)

Kaynak: Ahmet Başer, Altınoluk Dergisi, Sayı: 464

İslam ve İhsan

PEYGAMBER EFENDİMİZ'İN YAŞADIĞI EV

Peygamber Efendimiz'in Yaşadığı Ev

PAYLAŞ:                

YORUMLAR

İlk yorumu yapan siz olun!

Yorum Ekle

İslam ve İhsan

İslam, Hz. Adem’den Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen tüm dinlerin ortak adıdır. Bu gerçeği ifâde için Kur’ân-ı Kerîm’de: “Allâh katında dîn İslâm’dır …” (Âl-i İmrân, 19) buyurulmaktadır. Bu hakîkat, bir başka âyet-i kerîmede şöyle buyurulur: “Kim İslâm’dan başka bir dîn ararsa bilsin ki, ondan (böyle bir dîn) aslâ kabul edilmeyecek ve o âhırette de zarar edenlerden olacaktır.” (Âl-i İmrân, 85)

...

Peygamber Efendimiz (s.a.v) Cibril hadisinde “İslam Nedir?” sorusuna “–İslâm, Allah’tan başka ilâh olmadığına ve Muhammed’in Allah’ın Rasûlü olduğuna şehâdet etmen, namazı dosdoğru kılman, zekâtı vermen, Ramazan orucunu tutman, yoluna güç yetirip imkân bulduğun zaman Kâ’be’yi ziyâret (hac) etmendir” buyurdular.

“İman Nedir?” sorusuna “–Allah’a, meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, âhiret gününe inanmandır. Yine kadere, hayrına ve şerrine îmân etmendir” buyurdular.

İhsan Nedir? Rasûlullah Efendimiz (s.a.v): “–İhsân, Allah’a, onu görüyormuşsun gibi kulluk etmendir. Sen onu görmüyorsan da O seni mutlaka görüyor” buyurdular. (Müslim, Îmân 1, 5. Buhârî, Îmân 37; Tirmizi Îmân 4; Ebû Dâvûd, Sünnet 16)

Kuran-ı Kerim, Peygamber Efendimize (s.a.v) gönderilen ilahi kitapların sonuncusudur. İlahi emirleri barındıran Kuran ve beraberinde Efendimizin (s.a.v) sünneti tüm Müslümanlar için yol gösterici rehberdir.

Tüm insanlığa rahmet olarak gönderilen örnek şahsiyet Peygamber Efendimiz Hz. Muhammed Mustafa (s.a.v) 23 senelik nebevi hayatında bizlere Kuran ve Sünneti miras olarak bırakmıştır. Nitekim hadis-i şerifte buyrulur: “Size iki şey bırakıyorum, onlara sımsıkı sarıldığınız sürece yolunuzu asla şaşırmazsınız. Bunlar; Allah’ın kitabı ve Peygamberinin sünnetidir.” (Muvatta’, Kader, 3.)

Tasavvuf; Cenâb-ı Hakkʼı kalben tanıyabilme sanatıdır. Tasavvuf; “îmân”ı “ihsân” gibi muhteşem ve muazzam bir ufka taşımanın diğer adıdır. Tasavvuf’i yola girmekten gaye istikamet üzere yaşayabilmektir. İstikâmet ise, Kitap ve Sünnet’e sımsıkı sarılmak, ilâhî ve nebevî tâlimatları kalbî derinlikle idrâk edip onları hayatın her safhasında vecd içinde yaşayabilmektir.

Dua, Allah Teâlâ ile irtibatta bulunmak; O’na gönülden yönelmek, meramını vâsıta kullanmadan arz etmek demektir. Hadisi şerifte "Bir şey istediğin vakit Allah'tan iste! Yardım dilediğin vakit Allah'tan dile!" buyrulmuştur. (Ahmed b. Hanbel, Müsned, 1/307)

Zikir, bütün tasavvufi terbiye yollarında nebevi bir üsul ve emanet olarak devam edegelmiştir. “…Bilesiniz ki kalpler ancak Allâh’ı zikretmekle huzur bulur.” (er-Ra‘d, 28) Zikir, açık veya gizli şekillerde, belirli adetlerde, farklı tertiplerde yapılan önemli bir esastır. Zikir, hatırlamaktır. Allah'ı hatırlamak farklı şekillerde olabilir. Kur'an okumak, dua etmek, istiğfar etmek, tefekkür etmek, "elhamdülillah" demek, şükretmek zikirdir.

İlim ve hâl kelimelerinden oluşmuş bir isim tamlaması olan ilmihal (ilm-i hâl) sözlükte "durum bilgisi" demektir. Bütün müslümanların dinî bilgi ve uygulama bakımından ihtiyaç duyduğu, bir bakıma müslüman olmanın ve müslümanlığın icaplarını yerine getirmenin ön şartı durumundaki fıkhi temel bilgiler ilmihal diye anılmıştır.

İslam ve İhsan web sitesinde İslam, İman, İbadet, Kuranımız, Peygamberimiz, Tasavvuf, Dualar ve Zikirler, İlmihal, Fıkıh, Hadis ve vb. konularda  güvenilir kaynaklardan bilgiye ulaşabilirsiniz.